Sanırım artık Jack London en sevdiğim yazarlar arasında. Her anlattığı hiç sıkmadan, insanı içine çekerek, hatta bir an olsun merak duygusu yakamızı bırakmadan akıp gidiyor. O kadar çok şey düşündürdü ki kitap bana. Beyaz Diş bir çok şeyin simgesiydi kitapta. Değişemem dediğimiz anda koşullara ayak uydurmak zorunda kalmanın, zaman zaman sevgiye kendimizi açtığımızda ihanete uğramanın, her şeye kendimizi kapattığımızda bile sevilme ihtiyacının içimizde bir yerde bir boşluk olarak doldurulmayı beklemesinin sembolüydü Beyaz Diş. İnsanların kötülüğünü ve bir o kadar da iyiliğini bir de Beyaz Diş’in gözünden gördük. Ara sıra kitap bana vahşi doğanın “Seninle Başlamadı” kitabı gibi geldi çünkü sıkça Beyaz Diş’in sebepsiz saldırılarının, atalarından miras kalan bakış açısından kaynaklandığı dile getirilmişti. Çok sevdim çok tavsiye ederim.