"Daha çok anlat” dedim.
“Hoşuna gidiyor mu?”
“Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“Gider gibi yaparız."
"Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!"
"Peki, sen ne görüyorsun bakalım?"
"İnsan, sadece insan. Seven, acı ceken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan.
"Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım."
Şu an yaşlı adamın denize yeni açılmasına o uzun yolculuğun tam ortasındayım şuan olduğum yer: yaşlı adamın avucunun içi kanamış o büyük balık hala pes etmemişti ölmüyor direniyordu o büyük balık :):) (Elif Güner in Tavsiye ettiği güzel bir kitap.)))