Doktor olsaydım ona şu teşhisi koyardım: "Hasta nostalji yetersizliğinden rahatsız" Ama josep hasta olduğuna inanmıyor. Kendini aklı başında sanıyor. Nostalji yetersiliği ona göre geçmişte ki hayatının değersizliğinin bir kanıtı. Ben teşhisimi düzeltiyorum: "Hasta belleğindeki mazoşist deformasyondan rahatsız."
"Çünkü ölmüş bir kadın savunmasız bir kadındır; artık onun hiçbir etkisi
yoktur; artık ne isteklerine saygı duyulur, ne zevklerine; ölmüş bir kadın
hiçbir istekte bulunamaz, hiçbir saygı bekleyemez, hiçbir iftirayı çürütemez."
s. 78
Dönmeden önce kendini bildik yerlerle, geçmiş hayatıyla yüz yüze tahayyül etmiş ve soruştu: Duygulanacak mıydı? Soğuk mu,sevinçli mi, üzgün mü olacaktı? Hiçbiri değil. Yokluğu sırasında,görünmez bir süpürge gençliğinin manzaralarının üzerinden geçmiş ve ona tanıdık gelen her şeyi silip yok etmişti; beklediği yüzleşme gerçekleşmedi.
Ne? Ne dedi kendi kendine? "Polis bariyeri Tanrı'ya şükür oldukça sıkı" mı? Gerçekten, "Tanrı'ya şükür" dedi mi? Herkesin yurdunu yitirdiği için acıdığı bir sığınmacı, kendi kendine, "Tanrı'ya şükür" mü dedi?
"Irena biradan küçük bir yudum alıp şöyle diyor içinden: Ya şarabı onlara ikram eden Gustaf olsaydı? Reddederler miydi? Tabii ki hayır. Şarabı reddederlerken, reddettikleri oydu. Onca yıl sonra geri döndüğü haliyle o."