Öne Çıkan Bilmemek kitaplarını, öne çıkan Bilmemek sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Bilmemek yazarlarını, öne çıkan Bilmemek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kundera’nın ‘Prag Baharı’ ndan sonra ülkesini terk edip, kendisinin tersine, dönen iki insanı, İrena ve Josef’i Odysseus’un “Büyük Dönüş”üyle karşılaştırarak anlattığı kitabı. Büyük Dönüş, biraz Cesare Pavese’nin dediği gibi, “Her şeyin bunca değişmesine karşın yine de aynı kalması” gibidir. Bir yandan da aynı kalmamasına karşın hiç değişmemiş gibi.
Uzun yıllar süren mülteci yaşamının ardından ülkelerine ilk ayak basışları, şaşkınlıklar, beklentiler, hayal kırıklıkları, bellekte kalan ya da saklanan hatıralarla bu, adeta uçan bir halının üzerinde aslında kendilerine yaptıkları bir yolculuğa dönüşür. Uçan halı diyorum, çünkü ikisi de konacak bir yer bulamaz. İrena ve Josef’in halleri bize bir yere ait olmayı, olamamayı, aidiyetin gerekli olup olmadığını sorgulatır.
İrena için Josef, çantasının köşesinde kimse bilmeden taşıdığı kocaman bir keşkedir. Josef İrena’yı hatırlamaz bile. Kundera vazgeçilmez temaları, bellek, yalnızlık, yurtsuzluğu öyle çarpıcı biçimde işler ki, biz kitabın sonuna kilitlenip, hadi birleşsinler, her şey yoluna girsin diye bekleriz.
Kundera’nın ters köşesi bizi alaşağı eder ve hatırlatır; hiçbir şey yoluna girmek zorunda falan değildir. Kavuşmaların, umduğunu bulmaların, yıllar geçse de aynıların, ait olmaların sıcağından uzakta, insanın ruhunu tutuşturur Kundera. Prag Baharı’nın ardından başka bahara bırakılan her şeyi çaresizce, biraz da isyan ederek kabulleniriz ve anlarız ki, hayat biraz da böyle bir şeydir.