Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bin Kral Bin Anı

Veysel Donbaz

Bin Kral Bin Anı Gönderileri

Bin Kral Bin Anı kitaplarını, Bin Kral Bin Anı sözleri ve alıntılarını, Bin Kral Bin Anı yazarlarını, Bin Kral Bin Anı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizde İlim Neden Gelişmez Konsepti
-"Yapılan iş kısır, kalitesiz, sun'i bir uygulama oldu" diyorlardı. Gerçek hiç de öyle değildi. Katılanlardan aldığımız teşekkür mektuplarını hâlâ saklarım. Şimdiye kadar yapılan en başarılı bir kongre, kendi ilim adamlarımızca kirletiliyordu.
Sayfa 283
Assiriyoloji
Sıkıntı çektiğimiz bir başka konu da kongrenin Türkçe ismiydi. Genel mürdürlükte bunun Assuruyoloji olması gerektiği tezi vurgulanıyordu. Konunun uzmanı olarak bunun bildiğimiz Asur Devleti ile bir ilişkisi bulunmadığını, bütün eski dilleri kapsayan ve her üç dilde de hemen hemen ayni olan Assyriology kelimesiyle anıldığını vurguladım ve eğer onların israr ettiği tarzda yazacak olursak neticede halkın buna Uluslararası Os... riyoloji Kongresi diyebileceğini hatırlattım. Biz o zaman bunu Assiriyoloji olarak afişlerimize geçirmiştik. Bir başka güçlük, programı hazırlayıp dağıttığımız zaman yaşandı.
Sayfa 281
Reklam
Kongre Başarısı ve TTK'nın Salak Yapması
Uluslararası Asiriyoloji Kongresinin İstanbul ünü dillerde dolaşıyor. "Biz böyle bir kongre düzenleyemeyiz" diyorlar. Ne yazık ki kongre kitabını hâlâ bastıramadık. Türk Tarih Kurumu Basimevi'ne verilmiş. Bildiriler tarafımdan en az 4 der defa düzeltilmiş olmasına rağmen, basıma hazır olarak bekletiliyor...
Sayfa 280 - 1987 yılındaki 34. Kongre
Kayahana Bak Sen
Kayahan ve ona eşlik eden 10 yil önce 10 yıl sonra' grubunun solistlerinden birisi, Ümit ve çalgıc takımı. Kayahan döktürüyor. Dereceye girmiş bulunan şarkılarından seçmeler sergiliyor. Kültür Müdürü Rahmi Bey masanın başı durumunda. Konuşmaları o yönlendiriyor. Ben ise çeviriyorum. Finliler aralarında konuşuyorlar. Hiç bir ciddi konu konuşulmuyor. Kayahan programının bir kısmında daha önce görmediğimiz bir uygulama başlattı. Masalara yaklaşıyor ve erkeklerden birisinin hanımlardan birisini yanağından öpmesini rica ediyor. Bu yapılırken de mikrofonu yanağa dayıyor ve ne kadar sesli olursa o kadar makbul öpüş!. Bildiğiniz gibi Garden 74 Boğaziçi Köprüsünün girişinde bulunuyor. Aşağıya baktığınızda gidip gelen araba selini görüyorsunuz. Yanaktan öpme eylemleri bazen o kadar sesli oluyordu ki, bazı sürücülerin gaz kesip başlarını biz tarafa çevirdiklerine bir kaç kere şahit oldum. Sıra bizim masaya geldi. Masada hepimiz birbirimize yabancıyız. Öbür masadakiler ya karı-koca, ya nişanlı, ya da sevgili durumunda. Böyle bir teklif canlarına minnet. Bizim masada bulunan iki Finli'den hiç birine bu eylemi yapmaya cesaret edemedik. Vizit kartında 'Producer yazan Olsson, hanımlardan birisini kavradığı gibi Kayahan'in isteğini yerine getirdi. Fidel Castro'nun meşhur öpücüklerine benziyor. Böylece bizim masa da sırasını savmış oldu.
Sayfa 245
Türkiye Sineması
-"Geçmişte hemen her şeyimiz dışarıya bağımlıydı. Normal filmleri, dizileri uzun zaman dışardan aldık. 1950-60 yılları arasında Hint ve Yunan filmleri furyası vardı. Hint müziği halkımızın hoşuna gidiyordu. Dökümentar filmlerde de, dizi filmlerde de durum ayniydi. Bunları uzun zaman döviz ödüyerek dışardan aldık. Ama, şimdi, hele hele renkli filmler çıktıktan sonra, görüntü sağlamlığı sağlandıktan sonra, bunları da kendimiz yapmaya başladık."
Sayfa 241
Kralım Çok Yaşa!!
Kral 16 Luis'nin Versailles'de yaşadığı debdebeli hayatı, metresler kendisine yetmemiş olacak ki, zaman zaman, ellerine erkek eli değmemiş temiz aile kızları da saraya peş keş çekilmeye başlamış. Aileler de bundan müthiş rahatsız olmuşlar. Halkın şikayetine bir son vermek için, Fransız kadınlarının kralın şahsi mahi olduğu tarzında bir kanun bile çıkartılmış.
Sayfa 190
Reklam
o kadar haklı ki
Gene bir dostumun yardımıyla Louvre Kolleksiyonunda bulunan baz tabletler üzerinde çalışmam gerekiyordu. Conservateur en chef dedikleri baş şef Anne Cabet bana hiç nazlanmadan table kabinesinin kapısını açtı ve istediğim tabletlere bakabileceğima belirterek çekti gitti. Onlarınn tabletleri birden itibaren numara almış durumda(15.000 civarında). Hepsi karışık. Hiç bir devir ayrılmamış. Bakacağım tabletlerin numaralarına göre, çekmeleri açıp onları dışarı çıkarıyor, gerekli kontrolleri yaptıktan sonra yerlerine koyuyordum. Bu işim bir iki saat sürdü. Artık yapacağım başka bir şey kalmamıştı. Bırakıp gidemiyorum. Kabineyi birisi benden teslim almalıydi. Belki üç çeyrek stat bekledikten sonra bir başkası geldi. O da bölümün sorumlusu değil. Ona durumu anlatmaya çalıştık. Eşim de yanımdaydı. O iyi Fransızca bilir. Ancak, gelen kimse o da bizimle pek yakından ilgilenemedi ve çıkti gitti. Sabah 09.30 da girdiğim arşivden saat 13.00 de çıkabildim. Anne Cabet tekrar geldi. Gayet nazik bir şekilde istediklerime bakıp bakamadığımı sordu. Kendisine teşekkür ettik. Bizde böyle bir çalışma sistemi yüzyıl geçse olamaz. Onlar ilim adamlarına itimat ediyorlar. Zaten gerçek bir ilim adamı hiç bir zaman çalıştığı eserleri çalmaz. Haydi çaldı diyelim, nereye kadar gidebilir?. Daha gümrüğe gelmeden derdest edilir.
Sayfa 187
Bibliotheque Nationale Kütüphanesi
Kütüphane müdürü Madame Lecay'i beni beklerken bulduk.Çeşitli yazma eserlerin bulunduğu kütüphanede 'Oğuzname'nin orijinalini görme fırsatım oldu. Bu kütüphanenini içinde yer alan Cabinet de Medaillon'da çok değerli fildişi, mermer, ve altın tepsiler, gravürler bu bölümün önemli eserlerini oluştu ruyor. Böyle değerli eserleri yanında kütüphanenin en büyük özelliği okuyucularına kitap vermesi. Sekiz katlı binanın, iki tarafında devamlı asansörler çalışıyor ve yirmi civarında görevli okuyuculara kitap yetiştiriyorlar. Günde 2000 adet çeşitli eser giriyormuş kütüphanenin kayıtları arasına. 10 milyondan fazla da kitap kartı varmış. Büyük hacimli bir kütüphane. Zannedersem bizim en büyük kütüphanemiz Beyazid Devlet kütüphanesi ve 416 bin kitaba sahip. 10 milyon kart 10 milyon çeşitli eser demektir.
Sayfa 184
İçki İçmenin Bir Adabı Vardır
"Kayınoğlan, sert bir içki getir Allah aşkına da şu derdimizi unutalım" demişti. Düşündüm ve viski ikram etmeyi uygun buldum. İçerden iki viski bardağı getirdim. Viski şişesini de masaya koydum. Buz dolabından buz getirmeye gittiğim sırada eniştem sipe silme kendi bardağını doldurmuş. Buz koyacak yer bile kalmamış bardakta. "Enişte bu böyle içilmez, bunun bir kısmını geri dökelim" desem cimriliğime verecek. Kendi bardağıma biraz koydum ve üstüne buz ilave ettim. Bir iki yudum içtiğinde onunkine de buz koyacaktım "Haydi şerefe" sözümden cesaret almış olacak ki, "bismillah" diyerek bardağı alnına dikti. "Lirk lırk lırk" içiyor. Bir kaç saniyede tamamını gövdeye indirdi. "Dur" diyecek zaman bile bulamadım. Ondan sonra da kendini yerden yere çalmaya başladı. Yandı, tutuştu.. Ilk yardım olarak hemen bir sürahi su tutuşturdum eline. Öksürük, aksınık arasında suyu midesine indirdi de yanıp kül olmaktan kurtuldu. Büyük bir ihtimalle viskiyi bira sanmıştı. Ya da, alıştıkları biçimde şarap içiyorum zannetti. Köylerde bir dikişte içkiyi bitirmek üstünlük sayılır..
Sayfa 115
Amerika'da Gol Sonrası Sevinç
Bir ara beyazlar rakip kaleye yaklaştılar. Bir karmaşa 'gol' oldu. Işte ondan sonra da ortalık karıştı. Herkes en yakınındakini dudaklarından öpüyor. Sanlıyor yerinde rahat duran yok. Ayru tezahürat zencilere yapılmıyor. Ben de bundan nasibimi aldım bir kaç kere. Benden de ayn tezahüratı beklediklerinden, boyam belli olmasın diye bende tezahürat yapıyorum. Gol olunca körün tuttuğunu becerdi gibi, herkes kutlamalara katılıyor. Toplanan kalabalığın maç seyretmekten ziyade, gollerin getirdiği avantajdan istifade etmek için toplandıklarını düşünmeden edemedim. Bu öyle kollektif bir kutlama ki, bunlar arasında top oynayan çocukların anne babalan da var. Bir de gözlediğim gol atılmaya yakın anlarda insanların çabucak yer değiştirmeleri. Gol olunca yapılacak belli. En çok da ihtiyar horozlara yarıyor olmalı. Usul, adet bu olunca, bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü diyen yok.
Sayfa 101
Reklam
Haklı İsyan ve Olması Gereken
Öğrencilerle hocaların kaynaşması burada çok önemli. Memleketimizde pek kıymetimiz olmasa da orada bana büyük bir profesör gözü ile bakılıyor. Bunların yemeklerine katılmam onları o kadar sevindirdi ki... Öğrencilerin sosyal ilişkilerini düzenleyen ve onlarla ayni binada kalan "master" dedikleri de gece dekanları var. Bunların seçiminde öğrencilerin oyu alınıyormuş.
Sayfa 83
A.B.D. lerinin bir başka uygulaması da içeri sokulmasını istemedikleri yiyecekler.. Bu hususta o kadar titizler ki, uçakta size ikram edilen Paskalya çikolatalarını, ambalajlan açılmamış peynir, tereyağını bile sokmuyorlar içeri. Halı, kilim gibi eşyalar gümrüğe tabi. Bizim gümrüğümüzde de olduğu gibi, çıkışta iki kapı var. Yeşil ve kırmızı.
Sayfa 67
Güzel Zamanlarmış
Uçağın durmasından sonra otobüse doluştuk. Gümrüğe geldik. O zaman vize filan uygulanmiyordu. Pasoportuma bile bakmak gereğini duymadılar. Bavullarımı aldım ve dışarı çıktım.
Sayfa 56
Bitmeyen Diyalog
Şimdiye kadar, Rize, Samsun, Uşak, Burdur, Antalya, Edirneli ve başka yerli yapılmaya çalışıldım. Hiç bir allahın kulu da çıkıp "arkadaş sen Denizlili değil misin?" diyemedi. Diyelim ki, doğum yerinizi söylemek zorunda kaldırız. Meraklı sorucu il merkeziyle de yetinmez. "Neresinden?". Haydi diyelim bir ilçesindensiniz. Onu da söylediniz boş bulunup. Sorgu bitmeyecektir: "Hangi köyünden?" diyerek sorgulamayı sürdürecektir. İl merkezinden bile olsanız o sizi köylü yapmakta kararlıdır, "sen de bizdensin" demek istemektedir.
Sayfa 47
İstanbullu Sorunsalı
Bildiğiniz üzere İstanbul'da kökü üç-beş nesil İstanbullu olan çok az insan vardır. Var idiyse bile onlar da bu dünyadan göçmüşlerdir. Sizi imtihan eden kişi, kendisi de İstanbullu değildir. "Bana İstanbullu ayakları yapma, ben senin köylü olduğunu biliyorum" demek istemektedir.
Sayfa 47
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.