Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Binboğalar Efsanesi

Yaşar Kemal

Binboğalar Efsanesi Gönderileri

Binboğalar Efsanesi kitaplarını, Binboğalar Efsanesi sözleri ve alıntılarını, Binboğalar Efsanesi yazarlarını, Binboğalar Efsanesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her şey olurdu da bu olmazdı. Obada kızlar, yalnız sevdaya gönüle giderdi. Bir can için, para pul için kızlara, onların gönüllerine karışılmazdı. İnsan soyu bu kadar yozlaşamaz, aşağılaşamaz, küçülemezdi. Kızı kandırmak için Halili öldü göstermişler, kanlı gömleğini getirip obanın önüne atmışlardı. Her şey, her şey yok oluyor, tükeniyor, bitiyordu. Çok şey gördüm, çok aşağılık durumlarda bulundum. Ezdiler, aşağıladılar, karakollarda sakalımdan tutup sürüdüler, dayak attılar, bu benim elimde değildi, yüzüme tükürdüler, bu benim elimde değildi... Eller aşiret, aşiretler oba, obalar yok oluyor. Töreler kalmadı. Yedi direkli çadırlar üç direğe, sonra iki, sonra tek, sonra da... Her şey eskidi, her şey bitti...
Sayfa 123 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Sapı kırılan güzelim Türkmen cezveleri, delinmiş siniler, ibrikler, leğenler, işlemeli dibekler... Türkmenin kadınları bu dibeklerde kahve döverken, dibek seslerinden dünyanın en nazlı türkülerini yaparlardı.
Sayfa 71 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Horasandan geldik omuzumuzda uzun şelfeler, elimizde uzun Mısrî kılıçlar, temreni çelik kargılar. Gururlu, onurlu, ezilmemiş, göç eden, bir sel gibi bent tanımadan akan, aşılmaz dağlar aşan, gidilmez yollar giden, ordular bozan, kaleler yıkan. Altın dibeklerde kahveler döven... Bir konuk gelince diz boyu halılar seren, ayağının altına...
Sayfa 57 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Yörükler bu kışı Çukurovada insanca geçirebilmek, köpekler gibi kovalanmamak için türlü yollara başvururlar. Çareler ararlar. En akıllıca çare Ceren çaresidir. Çünkü çok örneği görülmüştür. Obalar, Yörükler güzel kızlarını bir yerliye vermişler, gitmişler, o yerlilerin evlerinin yanına evler kurmuşlardır. Bir Ceren kız bir yerliyle evlenirse bütün oba toprak bulacak, yerleşecektir. Cereni bu işe razı edebilmek için bütün oba, yediden yetmişe çalışırlar. En keskin çareyi sonunda Kel Musa bulur.
Sayfa 52 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Derken güz geldi çattı. Aşağıdaki, başını almış göğe gitmiş ulu çınar sapsarı kesildi. Sarının üstünde inceden kızıltılar dolaşıyordu. Ulu çınar bu hale gelince artık Çukurovaya göç etme zamanı gelmiş demektir.
Sayfa 43 - Adam YayınlarıKitabı okudu
1876'da Türkmenle Osmanlı arasında Çukurovada bir savaş oldu. Osmanlı Türkmeni yerleştirmek, toprağa çakmak, ondan vergi almak, onu asker etmek istiyordu. Türkmense buna karşı koyuyordu. Dövüş beter oldu, bu dövüşte Türkmen yenildi ve iskan edildi. O gün bugündür bu yenilginin acısı, iskanın kepazeliği hiçbir Türkmenin yüreğinden çıkmaz. Savaşta yenilmelerine, zorla iskan edilmelerine, sürülmelerine karşın Türkmenin hepsi buna boyun eğmedi. İskandan, sürgünden kaçanlar gene eski yaşamlarını, konup göçmeyi sürdürdüler. Ama gittikçe Yörüklük zorlaşarak bugüne kadar geldi, hele bugünlerde çekilmez bir hal aldı.
Sayfa 39 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hızırla İlyas her yıl dünyanın bir yerinde buluşurlar. Onlar o yıl hangi yerde buluşmuşlarsa orada bahar bir başka türlü patlar, o yıl çiçekler daha bol, daha büyük, her yılkinin birkaç misli iri açarlar. Arılar daha renkli, daha kocaman olurlar. İneklerin, koyunların sütleri daha bol, daha besleyici olur. Gök daha arı, daha başka mavilenir. Yıldızlar daha irileşir, daha parlaklaşırlar. Saplar başakları, ağaçlar çiçekleri, meyveleri götüremezler. İnsanlar o yıl daha sağlıklı olurlar, hiç hastalanmazlar. O yıl ölüm de olmaz. Ne bir kuş, ne bir karınca, ne arı, ne kelebek ölür.
Sayfa 17 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Bu gece beş mayısı altı mayısa bağlayan gecedir. Bu gece denizlerin ermişin İlyasla karaların ermiş Hızır buluşacaklar. Dünya kurulduğundan bu yana bu iki ermiş her yıl, yılın bu gecesinde buluşurlar. Eğer bir yıl buluşmayacak olsalar, denizler deniz, topraklar toprak olmaktan çıkar. Denizler dalgalanmaz, ışıklanmaz, balıklanmaz, renklenmez, kururlar. Topraklar çiçeklenmez, kuşlar, arılar uçmaz, ekinler yeşermez, sular akmaz, yağmurlar yağmaz, kadınlar, kısraklar, kurtlar, kuşlar, börtü böcek, tekmil yaratık doğurmaz. Eğer onlar buluşamazlarsa... Kıyametin habercileri Hızırla İlyas olacaktır.
Sayfa 16 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Toy başladı. Kavalcılar gelmişler, sessiz, hiç konuşmadan, kıpırdamadan orada turuncu keçelerin üstünde öyle dimdik oturuyorlar. Bağdaş kurmuşlar. Uzun, bakır renkli, çimen yeşili gözlü adamlar, bilinmezden, güneşin ya da ayın oralardan bir yerlerden gelmişler. Herkes onlara saygıyla, hayranlıkla, bir çeşit korkuyla bakıyor. Onlar yandaki kayalar gibi, sağlam, toprağa yapılmışlar, bekliyorlar. Bir büyünün gerçekleşmesini bekliyorlar. Toy başladı. Çiçekler döküldü turuncu sofraya, yufka ekmeklerin yanına. Kokulu yoğurtlar, ayranlar... Bakır sinilerde kızarmış bütün koyunlar, keçiler, kuzular, oğlaklar... Tepeleme ak pirinç pilavları...
Sayfa 14 - Adam YayınlarıKitabı okudu
"Ne olur Haydar Usta... Bir seferlik bir seferlik de bizim için iste. Sen bu obanın en yaşlısı, babası değil misin? Bir yıl, bir bu yıl bizim isteğimizi yap, ondan sonra her yıl ne istersen yap, Allahın yılı mı yok Haydar Usta? Nolursun Haydar Usta... Gözüm Haydar Usta. Bak, bir obanın çoluğu çocuğu, yaşlısı genci s enin ağzının içine bakıyorlar. Ne dersin Ustam?" "Ulan ne biliyorsun Allahın benim her isteğimi yapacağını?" "Allah senin her istediğini yapar." "Ulan ne biliyorsunuz?" "Biz biliriz, o seni kırmaz." Haydar Usta ortada, bütün oba dört bir yanını çevirmiş. Haydar Ustanın elleri sakalını kavramış, ellerinden sakal fışkırmış, bakır kızıltısında, göğsünden aşağıya kayıyor. "Ulan etmeyin, ulan köpekler," diyor Haydar Usta. "Ulan etmeyin, ulan beni ele aleme, ulan beni Allaha rezil etmeyin. Ulan Allah benim babamın oğlu mu?"
Sayfa 13 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Para eder mi Müslüm?" diye sordu. "Allah bizi bırakmadı mı? Bizi bırakıp dağlardan koca kentlere inmedi mi? Biz de Allahın gittiği, indiği yere inmeliyiz Müslüm." Müslüm: "Hay yiğen," dedi, "senin soluğun keskin, Hıdırellez gecesinde bir istekte bulunursan koca Allah bizim dileğimizi verir. Muradımızı verir. Yeter ki sen bu yıl bizim için iste, torunun için değil."
Sayfa 12 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Burnuna taze, ezilmiş, ince, güneşte buğulanmış çiçek kokusu geldi. Canı sıkıldı. Nerdeyse şimdi, şu anda iyice dalacak, şurada, şu taşın başında eski günlere gidecek, Çukurovaya, Adana şehrine, Mersine inecek, güneşten bacakları yanmış kızları, uzun bacaklı kızları görecek, oradan gerisin geri eski günlere, Çukurda koyun sürüsü gibi ceren dolaştığı günlere varacaktı.
Sayfa 11 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Başını göğe kaldırdı, gözlerini uzaklara, derinlere, bir akbulutun salındığı yerin arkasında dikti: "Söyle bakalım, verecek misin?" diye sert söylendi. "Vermezsin!" diye de hemen ekledi: "Vermezsin aslanım. Hiç vermezsin. Ben seni bilmez miyim, sen bizi bıraktın. Sen gökleri, yıldızları, ormanları suları bıraktın, sen camilerden çıkmaz oldun. Sen kendine ışıklı, büyük kentler kurdun. Sen kendine gökte uçan demir kuşlar yaptın. Sen kendine toprağı yiyen, yerken uluyan canavarlar yaptın. Sen, üst üste evler, yedi denizler yaptın. Bize Çukurda bir kışlak, Aladağda bir yaylak ver desem, vermezsin ki... Ben de bu gece sana kışlak için yalvarmam, mümkünatı çaresi yok yalvarmam. Bu oba da sürünsün senin sayende. Varsın ölsünler, kırım kırım kırılsınlar. Senin yüzünden."
Sayfa 11 - Adam YayınlarıKitabı okudu
"Bre koca Allah, hay bre koca Allah... Çukurda bir kışlak ver bana kışlayım. Aladağda bir yaylak ver yaylayım. Eskiden vermiştin ne oldu? Eskiden vermiştin neden geri aldın? Hay bre boz atlı, yeşil donlu Hızır senden de imdat umarım. Bu gece varır huzurunda dururum, yardımını dilerim. Ala gözlerini görürüm."
Sayfa 10 - Adam YayınlarıKitabı okudu
Aladağın ardında uzun bir koyak var. Koyak baştan ayağa ormanlık. İçinden yüzlerce pınar kaynıyor. Dört yanları naneli, pürenli, içleri çakıl taşlı, soğuk, aydınlık pınarlar. Pınarlardan su yerine aydınlık kaynıyor, oluklardan su yerine ışık şakırdıyor. Çok eski zamanlardan bu yana burası, Aladağın ardı Türkmenin, Yörüğün, Aydınlı Yörüğünün yaylağı. Çukurova ne zamandan bu yana insanların kışlağıysa, o zamanlardan bu yana da Aladağın koyağı bunların yaylağıdır. Yörükleri ne bu kışlaktan, ne bu yaylaktan kolay kolay ayıramazsın, ölürler. Bir kayanın doruğunda bitmiş bir ot nasıl inatla köklerini sert çinke taşlarına sarmış, tutunmuşsa, Aladağ Yörüğü de öyledir.
Sayfa 9 - Adam YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.