"Ne ekersen, onu biçersin" atasözünün üzerine inşa edilmiş gibi duran, gücüyle insanları bozuk para gibi kullanan kimselerin, sahip oldukları gücün alınmasından sonra aslında ne kadar önemsiz olduklarını gösteren bir hikâye.
Demem o ki; bazen düşünmek gerek: "Elbiselerimi çıkarınca, paramı çöpe atınca ben kimim?"
Bunun dışında Zweig'in Satranç vb. gibi birçok hikayesinde kurguladığı "ikilemde bırakma" hissi olmadığı için biraz eksik hissettim.