Açıkçası Tuna'nın Türküsün'den sonra böylesine etkileyici bir kitap okuyacağımı tahmin etmiyordum. Çünkü Tuna'nın Türküsü gerçekten karakter ve olaylarıyla çok iyi kurgulanmış bir kitaptı.
Sıradan bir aşk hikayesiymiş gibi başlayan, hatta ortalarında durağan bir hale gelen kitap, sürpriz ve dramatik bir sonla bitti.
Yavuz'un Tuğçe'ye el salladığı yeri sonradan tekrar gelip görmesi, Tuğçe ile birlikte aynı karede yer aldıkları tek fotoğrafı elde etmesi ve enkazın yakınlarında günlüğü ve içindeki Tuğçe'nin saçlarına karanfil koyduğu fotoğrafını bulması bence kitabın en hüzünlü bölümleriydi. Ama en acı ve en üzücü satırlar ise Yavuz'un Tuğçe'nin öldüğünü söyledi satırlardı.
Ben kitabı başarılı buldum. Bir günde olunacak ve yüreğinize dokunacak, sizi hüzünlendirecek, zaman zaman da gözyaşı dönmenize sebep olacak. Ayrıca Yavuz'un Tuğçe'ye olan hisleri oldukça güzel dile getirilmiş, kitabı sıradan olmaktan çıkarmış.
Eşimizin, sevdiğimizin kıymetini bilmek temennisiyle...