Yazarın kalemiyle tanıştığım ilk kitabı değil ikincisi ama bayılarak çok çok severek okudum.
Çirkin ördek yavrusundan sonra ki bu benim düşüncem kaleminin kesinlikle daha da güzelleştiğine şahit oldum.
Bahar,Nehar, Hare ve Zeynep'in arasındaki bağa kalbimi bırakırken en büyük parçasını Ayaz'ın efendi serseriliğine bıraktım.
Ayaz ve Zeynep'in arasındaki konuşmalar çok güzeldi. Kamyoncu Zeynep'i de çok sevdim.
Hare'nin ağzından bir şeyler okurken Ateş ve Hare'nin geri kalan hikayesini çok çok merak etmekteyim şuan. Bir sürü güzel ayrıntı vardı say say bitiremem şu an konusuna gelince
Zeynep, kırık bir kalple Ankara'dan ailesinin yanına dönerken İstanbul'a ayak basar basmaz önce kardeşini görmek istediği için onun kaldığı öğrenci evine gider.
Elinde bavuluyla onlarca merdiveni çıkarken kardeşi Efe'ye saymayı unutmamıştı kendisini unuttuğu için.
İstediği kata ve daireye geldiğinde kapıyı çalar. Kapı açılana kadar kardeşine sayabilecek tüm lafları zihnine çağırırken açılan kapıdan görünen kişi kardeşi değil bir Esmer güzelidir.
İçeri geçer esmer güzeliyle tanışır ve Zeynep ve Ayaz'ın hikayesi start alır.
Tabi biz ilk sayfalarda hikayenin böyle başladığını düşünüyoruz ama bilmediğimiz bir gerçek var ki Ayaz için bambaşka bir yerde bambaşka bir şekilde bu hikayenin tohumları salınmıstı bile.