Kızılordu'dan Kafkas Milli Lejyonuna

Bir Türk'ün 2. Dünya Harbi Hatıraları

Cabbar Ertürk

Öne Çıkan Bir Türk'ün 2. Dünya Harbi Hatıraları Gönderileri

Öne Çıkan Bir Türk'ün 2. Dünya Harbi Hatıraları kitaplarını, öne çıkan Bir Türk'ün 2. Dünya Harbi Hatıraları sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Bir Türk'ün 2. Dünya Harbi Hatıraları yazarlarını, öne çıkan Bir Türk'ün 2. Dünya Harbi Hatıraları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ben Fetelibeyli'ye daha diplomatlar kampından serbest bırakılır bırakılmaz şöyle bir teklifte bulundum: "Artık Milli Komite mensubu olmaktan vazgeçelim. Ruslar peşimizde koku almış av köpekleri gibi iz sürüyorlar. İngiliz ve Amerikalılara "bunlar harp suçlularıdır, veriniz" dedikleri takdirde bizi verebilirler. Tehlike tam olarak bitmiş değildir, dedim. Fakat ikna edemedim. Kendisinin bir Milli Komite başkanı olduğunu ve bu şekilde tanınmayı, hatta ilerde Türkiye'ye veya herhangi bir memlekete gidecek olsak bile bu hüviyetle gitmek istediğinin hayali içindeydi. Ben ve Beşir bey hüviyetimizi değiştirdik ve Türkiyeli olduğumuzu, Beşir bey Polonya'ya tüccar olarak geldiğini ve Almanların savaş açması sebebiyle vatanına dönemediğini, ben de tahsil için Almanya'ya geldiğimi ve harp içinde tahsilimi devam ettirdiğimi, Türkiyeli olduğumu söyleyerek göçmen evinin hüviyet defterine kendimi yazdırdım. Fetelibeyli'yle yaveri teğmen Ali Asgerli ise Azerbaycanlı olduklarını ve Alman ordusuna esir düştüklerini yazdırarak kayıt defterine geçtiler."
1950 yıllarda Türkiye'ye müttefik olarak gelen Amerikalılar bile, Türkiye Türkleri'ne de aşağı ırk gözüyle bakıyorlardı ve Türk kızlarıyla Amerikalıların evlenmelerine müsaade etmiyorlardı. Hatta Amerikalı bir yüzbaşı görevli bulunduğu kıtanın Türk albayı ile bile konuşmaya tenezzül etmediği, doğrudan doğruya Genelkurmay ile konuşmak istediğini o günlerin gazeteleri yazarak hayretlerini dile getiriyorlardı. Hatta gazeteler şunu yazıyorlardı, Amerikalılar kendi menfaatlerine, yani Ruslara karşı bizi kullanmak için bizimle müttefiklik kurmuşlar, fakat biz onların nazarında ikinci dereceli insanlardık.
Reklam
Rusların sınır bilmez bu istekleri, hatta nerede ise tehdide karar veren tutumları İngiliz ve Amerikalıları uyarmış gibiydi. Doğu Avrupa devletleri Polonya, Macaristan, Çekoslavakya, güneye doğru Romanya ve Bulgaristan Rus idaresine geçmiş durumdaydı. Yugoslavya da ilk zamanlarda Rus idaresine girmişti. Yunanistan'da komünistlerle İngiliz taraftarları arasında kıyasıya savaş gidiyordu. Fransa'da yapılan seçimlerde komünistler çoğunlukla seçimi kazanmışlardı. İtalyan sokaklarında: "- Bundiera Rossa, Faciame Revolutia" -yani "Kızıl bayrakla devrim yapalım" şarkıları her tarafta en etkili müzik güftesi gibi Amerikalıları hayret içinde bırakmıştı. Kızıl ordunun işgal etmiş olduğu bölgelerin dışındaki devletlerin insanları açıktan açığa komünistliği ve Stalin'i istiyorlardı. İngiltere de dehşet içinde kalmıştı. Dünyanın en milliyetçi milleti olan ve beş kıtayı İngiltere'ye bağlamış olan İngiliz münevverleri içinde de Rusya'ya hak verenler ve Rus taleplerine olumlu bakanlar boy göstermeye başlamıştı. Hatta birçok İngiliz münevveri o günlerin gazetelerinde şunu yazıyorlardı: "Dünyanın beş kıtasının büyük çoğunluğunu biz elimizde tuttuğumuz gibi, Rusların da kendilerine pay istemeye hakları vardır." Vatan ve devletine bağlılıkta dünyada benzeri bulunmayan, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, İngiliz menfaatı söz konusu olduğu zaman birlik içine giren, hatta dünyada Anayasası bulunmayan, İngiliz menfaati kendileri için değişmez Anayasa olan İngiliz milleti içinde de Rusya'ya karşı sempati gösterenlerin bulunması İngiliz devlet adamlarını düşündürmeye başlamıştı...
1944 senesinde Alman ordusundaki gönüllü Türk Birliklerinin sayısı 900 bine yükselmişti. Fakat Almanlar Türk gönüllü ordularının sayısını fazla göstermek istemiyorlardı. Türk gönüllülerini kıtalar halinde teşkilatlandırmışlar ve on bin kişilik olan bu taburların sayısı onun üzerindeydi. Türk birlikleri ilk Kırim'da; Kuzey Kafkasya'da,
Jas Türkistan [Genç Türkistan], Azerbajçan [Azerbaycan], Idel-Ural dergileri
Türkistan, Azerbaycan ve Kafkas Milli Komiteleri kurulmadan önce Ost Ministeriuma (Doğu Bakanlığına) bağlı Yabancı Birlikler veya Milletler Komitesinin Kafkas ve Türkistan şubesi esir kamplarından seçerek aldıkları edebiyatçı ve yazarlardan Mecid Musazade, Celil İskender ve Latif beyler daha sonrada Cemil bey vardı. Bunlara kısa zamanda bir matbaa
Ruslar 16. yüzyılın ilk yarılarına kadar Altınordu devletinin egemenliği altında bulunan bir Kinezlikti. Altınordu'nun emirleri dışına çıkmak akıllarına bile gelmedi. Altınordu devletinin sahiplerine Çinliler Tatar dedikleri için Avrupalılar da Tatar derlerdi. Ruslarla Altınorduluları birbirlerinden ayıran dilleri ve dinleriydi. Türkler müslüman, Ruslar ise hristiyanlardı. Türkler üçyüz sene Rusların hakimleri oldukları halde, onların ne dinlerine ne de dillerine dokunmamışlardı. İçişlerindeki serbestilerine ise hiç karışmamışlardı. Kiliselerini kapatarak münevver yetiştirmelerine engel olmamışlardı. O devirde Osmanlı devleti de Avusturya içlerine kadar bütün güney ve orta Avrupa'nın bir kısmını idaresi altında bulunduruyordu. Altınordu Devleti gibi Osmanlılar da idarelerindeki Macarların, Romenlerin, Sırpların, Yunanlıların ve Bulgar
Reklam
Geri127
280 öğeden 271 ile 280 arasındakiler gösteriliyor.