Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bireysel Psikoloji

Alfred Adler

En Eski Bireysel Psikoloji Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bireysel Psikoloji sözleri ve alıntılarını, en eski Bireysel Psikoloji kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aşağılık kompleksinin varlığını daima bireyin geçmişinde, eski davranışında, çocukluğunda şımartılmış olmasında, organlarının yetersiz bir şekilde gelişmesinde, çocukluğunda ihmal edilmiş olmasında aramalıyız.
Fakat sürekli olarak ilerleyen ve bizi kuşatan .medeniyet de bu güvenlik eğilimini ve insanı duygusal bir aşağılık duygusu hali içinde bize göstermektedir. Bu duygu daha büyük bir güvenliğe ulaştırmak için insanı dürter. Harekete sevkeder. Bu mücadelede yer alan sevinci ve amacı, yürüdüğü yolda ona yardım etmek, onu mükafatlandırmaktır. Bununla beraber, zamanın gerçekliğine kesin şekilde uymanın, başkaları tarafından yapılan çabanın, şımartılmış çocuğun dünya hakkındaki görüşünü istismardan başka bir yararı yoktur. Sürekli güvenlik duygusu insanı, daha mükemmel bir gerçeğe ulaşmak için şimdiki gerçeği aşmaya zorlamaktadır.
Reklam
Ruhsal denge sürekli tehlike ile karşılaşır. Tamlık eğiliminde insan ruhsal bir tansiyon içinde bulunur. Ve tamlık amacına ulaşmak için sahip olduğu zayıf imkanlardan haberdardır. Onda huzur, değer, mutluluk duygusunu oluşturan şey, sadece yükselme eğiliminde tatmin edici bir dereceye ulaştığı zamanki duygudur. Amacını izleyen an, onu yeniden daha uzağa sürükler. Burada şu gerçekliği görmekteyiz: İnsan olmak, sürekli olarak ödümlemeyi isteyen aşağılık duygusuna sahip olmaktır. Aranan ödümlemenin yönü, aranan tamlığm amacı kadar değişiktir. Hissedilen aşağılık duygusunun fazlalığı ölçüsünde ödümleme kuvvet kazanır. Heyecan nöbetleri şiddetli olur. Fakat duyguların, heyecanların ve duygusal hallerin saldırıları vücut dengesi üzerinde etkisiz kalmaz. Organizma değişikliklere uğrar. Kan dolaşımında, salgılarda, kan enerj isindeki bu değişiklikler bireyin hayat stiline göre farklı-laşır. Devam ettikleri takdirde organik fonksiyon nevrozu kendini gösterir. Psikonevrozlar gibi, onlar da bir hayat sitilinden meydana gelir. Bu hayat stili, ilerlemiş bir aşağılık duygusu halinde, bireyi karşılaştığı problemden kaçmaya sevkeder ve bu kaçışı, oluşturulan organik veya ruhsal araz şoklarıyla sağlama eğilimini göstermektedir. Ruh süreci böylece organizmada dışarı vurur. Yine her türlü ruhsal başarısızlıklara, aksiyonlara ve topluluğun isteklerine karşı koyan vazgeçmelere yol açarak tamamıyla ruhsal alanda da ortaya çıkar.
Dostoyevski’nin yaşamında en güçlü nokta, onun tüm şahane yaratılarının şu şekilde ortaya çıkmasıdır: Eyleme boşuna, çok zararlı ve suçlu olduğu gözüyle bakılacak ve boyun eğme kendi içinde başkalarının üstünde gizli bir üstünlük keyfi içerdiği sürece kurtuluş boyun eğmekte yatacaktır.
Belki de hepimiz bir insan güzelliği hayalini taşıyoruz ve başkalarını bu hale göre değerlendiriyoruz. Gerçekten, hayatta, hiçbir zaman tahmin melekesinden vazgeçemeyiz. Daha fazla gelişmiş kimseler buna seziş adını veriyorlar. İnsan şeklini değerlendirirken rol oynayan ve bizde yer alan ölçüleri meydana çıkarma işi psikiyatra ve psikologa düşmektedir. Burada, çoğu zaman az önemli hayat deneylerinde, çocuklukta saptanmış değişmez hayallerin rol oynadığı sanılmaktadır. Bu konu ile ilgili iki tez ortaya atmak istiyorum. Bu tezler çok karanlık şekil ve anlam problemini bir dereceye kadar aydınlatabilecekler. Doğasal organik bir yetersizlik veya vücut kusuru daha büyük bir aşağılık duygusunu oluşturmak suretiyle ruhta kuvvetli bir tansiyon meydana getirir. Bu yüzden dış dünya istekleri hiç de iyi karşılanmaz ve özvarlıkla ilgili endişe, yerinde hazırlık yapılmadığı için, bencillik yönünde açık bir şekilde fazlalaşır. Bundan da aşırı derecede ruhsal hassasiyet, cesaret ve karar verme yetersizliği, sosyal olmayan bir şema ortaya çıkar. Dış dünya görüşü uymaya karşı koyar ve başarısızlıklara yol açar. Burada bir görüş ortaya çıkmaktadır: En büyük ihtiyatı göstermek ve sürekli çekişmelerin doğruluklarına bakarak, şekle göre, tabiatı ve anlamı hakkında sonuçlar elde etmek...
Bireyin mutluluğu için olduğu kadar türün gelişmesi ile de çelişen doğuştan güçsüzlük, şımartma ve ihmal edilme çoğu zaman çocuğun kesin başarı hedeflerini bulmasını zorlaştırır. Amaçsız hareket yoktur. Bu amaca hiçbir zaman ulaşılamaz. Bunun nedeni, insanın dünyaya egemen olmayacağı hususundaki ilkel bilinçtir. Aşağılık duygusu ruhsal hayata egemen olur. Bunun, yetersizlik, eksiklik duygularında ve insanlığın sağladığı aralıksız çabalarda sürekli olarak ve açık bir şekilde kendisini ifade ettiğini görürüz. Hayatın karşısına çıkardığı sayısız problemlerden her biri insanı saldırı durumuna getirir. Her hareket eksiklikten tamlığa geçmek için ileriye atılmış bir adımdır.
Reklam
Belki de hepimiz bir insan güzelliği hayalini taşıyoruz ve başkalarını bu hayale göre değerlendiriyoruz.
Şımartılmış çocuk bu dünyada herşeyin başka kimseler tarafından yapıldığını görür. Oldukça kısa bir zamanda kendisini olayların merkezi gibi görmeye başlar. Bu görüşüne uymayan bütün hallerde kötü maksatlar arar. Düşüncesine uygun hareket etmeyen herkesi düşman sayar.
Çocukça hareket eden babayiğitleri, korkak devleri, cesur cüceleri, kadın görünüşlü azılı suçluları ve kaba görünüşlü yumuşak kalpli kimseleri görüyoruz. Belki de hepimiz bir insan güzelliği hayalini taşıyoruz ve başkalarını bu hale göre değerlendiriyoruz.
Haklı olmak çoğu zaman dünyanın en sıkıcı şeylerinden biridir. Bunun söylenmesi hayret uyandırabilir. Fakat herkes haklı olmanın hiçbir işe yaramadığını üzülerek öğrenmiştir.
770 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.