Mahalleyi, yaşayan canlı bir organizma olarak imgeleyin. Barındırdığı hanelerin, okulların, ibadethanelerin, hastanelerin ve dükkânların organları; yapılar arasındaki iletişim ve ilişkinin atar damarları; caddelerin ve sokakların kolları ve bacakları olduğunu düşünün. Gelişmeye meyilli bu organizmayı hayatta tutan yegâne varlık, insandır. Çünkü onun nefes almasını sağlayan, ona can veren, kan veren ve hareket kabiliyeti kazandıran insanoğlunun faaliyetleridir. Öte yandan insan da barındığı mahalle ve mahallesindeki yuva vasıtasıyla hayata tutunur. O yuva onun barınağıdır. Toprağa kök saldığı yerdir. Onun vasıtasıyla, toprakla bütünleşir, aidiyet kazanır. Bu yüzden, barınak değerlidir. Sahip çıkılır, korunur, kollanır. Sonuç olarak, bu kitapta anlatılan öykü ne bir kentin idari biriminin ne de o idari birimde yaşayan topluluğun öyküsü olmaktan ibarettir.
Bu kitap, insanıyla kaynaşıp hemhal olmuş, özdeşleşerek tek bir nesnel varlık haline gelmiş bir yuvanın öyküsüdür. İzmir’in en eski yerleşiklerinden biri olan İzmir Yahudi Cemaati’nin eski mahallesi, Birinci Juderia’nin 430 yıllık biyografisidir.
(Arka Kapaktan)