Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye'yi Bekleyen Tehlikeler

Bitmeyen Oyun

Metin Aydoğan

Bitmeyen Oyun Gönderileri

Bitmeyen Oyun kitaplarını, Bitmeyen Oyun sözleri ve alıntılarını, Bitmeyen Oyun yazarlarını, Bitmeyen Oyun yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1887 yılında Almanya’yı inceleyen Amerikalı gözlemci Henry Adams; “Almanya dünya çapında şaşırtıcı bir güç olmuştur. Bu güç onu barut tozu deposu haline getirmiştir. Bütün komşuları onun patlayacağı düşüncesiyle dehşet içindedir ve bu patlama er ya da geç olacaktır.”
Reklam
Atatürk öldükten sonra, her konuda olduğu gibi, dış ticaret politikalarında da Kemalist tutumdan sapıldı ve dış ticaret açığı; 1947’de 21,3 milyon, 1948’de 73,3 milyon, 1952’de 193 milyon, 1962’de 241 milyon, 1977’de ise 4 milyar 43 milyon dolara çıktı.14 Bu açık 1996 yılında 20 milyar doları aştı15 ve 2000 yılında tam 27,2 milyar dolar oldu.
Sayfa 213Kitabı okudu
Enflasyon, 1922-1925 yılları arasında yıllık yüzde 3, 1925-1927 arasında ise yüzde 1’di. Türk parası yabancı paralar karşısında değer yitirmedi, tersine bazılarına karşı değer kazandı. 1924 yılında 9,5 kuruş olan bir Fransız Frangı, 1929 yılında 7,7 kuruşa, 187 kuruş olan bir Amerikan doları 127 kuruşa düştü.12 Bunlar dünyanın en güçlü paralarıydı. Sınırlı miktarda alınan dış borç ağırlıklı olarak demiryollarının devletleştirilmesinde ve devlet kibrit tekelinin yaratılmasında kullanıldı ve bu borçlar, Osmanlı’dan devralınan Düyunu Umumiye borçlarıyla birlikte zamanında ödendi.
Sayfa 212Kitabı okudu
Batılıların, “sermayeden yoksunluğu nedeniyle” bağımsızlığını koruyamayacağını söyledikleri Türkiye, onların hayret dolu bakışları altında, sivil havacılık alanında beklenmedik başarılar elde ediyor ve uçak yapıyordu. Üstelik bu uçaklardan 8 kişilik yolcu uçaklarını, Avrupa’nın göbeğindeki Danimarka’ya satıyordu. Ancak, ABD’nin Türkiye’de etkinliğini arttırmaya başlamasıyla; MKE’nin (Makina Kimya Endüstrisi) gerçekleştirdiği uçak üretimine, 4’ünün armağan olarak Ürdün’e verildiği 56 uçaklık son parti üretimden sonra son veriliyordu.
Sayfa 212Kitabı okudu
Elde edilen yerli üretimle, 1923’te ithal edilen kösele ve un, 1932’de hiç ithal edilmedi. Şeker ithalatı yüzde 37, deri ithalatı yüzde 90, çimento ithalatı yüzde 96.5, sabun ithalatı yüzde 96.5 oranında azaldı. Türkiye 1923 yılında 36 milyon dolar dış ticaret açığı verirken, (tüm ithalat 86,9 milyon dolar, tüm ihracat 50,8 milyon dolar) bu açık 1931 yılında 300 bin dolara düşürüldü. 1936 yılında, Türkiye 20,1 milyon dolar dış ticaret fazlası veriyordu.9 1923 yılında, Devlet Hazinesinde altın ve döviz hiç yoktu. 1937 yılında, hazinede 26.107 ton altın, 1938 yılında 28,3 milyon dolar döviz stoğu vardı.
Sayfa 211Kitabı okudu
Reklam
“Sanayileşme en büyük ulusal davalarımızdan biridir. Sanayi işlerinde unsurları ülke içinde olan; yani hammaddesi, işçisi, mühendisi ve yöneticisi Türk olan fabrikalar kurulmalıdır. Büyük ve küçük her türlü sanayi tesisine ülkemizde ihtiyaç vardır. İleri ve müreffeh Türkiye idealine erişmek için sanayileşmek bir zorunluluktur. Bu yolda Devlet öncüdür.
Sayfa 207Kitabı okudu
Sanayileşme atılımının temel dayanağı, ulusun kendi gücü olmalı ve bu atılım dışarıya karşı titizlikle korunmalıydı. Bunu başarabilecek tek örgütlü güç, ulus-devlet gücü ve onun ekonomik dayanakları KİT’lerdi. Kemalizm’in konuya bakışı özetle böyleydi ve bu bakış, geri kalmış yoksul uluslar açısından dünyadaki ilk örneği oluşturuyordu.
Sayfa 207Kitabı okudu
422 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Attila İlhan'ın "ben hayatım boyunca şu okuduğunuzdan daha güzel bir şiir okumadım" dediği kitap 1939'dan 2000'li yılların başına kadar ikili anlaşmalar, krediler, AB'ye giriş, Gümrük Birliği ve IMF, Uluslararası Tahkim, Sağlık ve Sanayide Atılımlar gibi çeşitli konularla nasıl yarı sömürge halini getirildiğimizi anlatıyor. Gayet sade, belgelere dayanan bu kitabı her Atatürk sevdalısı birey okumalıdır. Şu an Türkiye Cumhuriyeti örtülü olarak işgal altındadır. Aydınlarımız sesini duyuramamakta, halkımız uyumaktadır ya da uyumaya itilmiştir. Uyanmalıyız. Ulus devletini, ulusal hukuku, ulusal ekonomiyi savunmalıyız. Batı'da devlet korunurken bize gelince serbest piyasa, neoliberalizm çığlıkları atanlar bilerek ya da bilmeyerek Emperyalizm'e destek veriyorlar. Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti tehlike altındadır. Bizim geleceğimiz de. Lütfen okuyalım, okutturalım...
Bitmeyen Oyun
Bitmeyen OyunMetin Aydoğan · Kumsaati Yayınları · 2014128 okunma
56. ve 57.Cumhuriyet Hükümetleri’nin Başbakanı Bülent Ecevit önce, “Uluslararası Tahkimin” (uyuşmazlıkların çözümü için Türk mahkemelerine değil yabancı hakeme başvurma zorunluluğunu tarafların kabul etmesi) Türkiye için gerekli olduğunu söyledi. Bu söylem hemen, tüm partilerin ortak görüşü haline geldi ve Anayasa büyük bir hızla değiştirildi. 57. Hükümet, değişikliğin ardından, akıldışı bir uygulamayla, Tahkim’in geriye dönük olarak işletilmesini kabul eden 4501 sayılı yasayı çıkardı.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Dünya ticaret ağı ve işleyişi, uluslararası şirketlerin isteklerine uygun biçime, büyük oranda sokulmuş durumdadır. Bu konuda alınan yol, sarsıcı sonuçlarını vermeye başladı. Azgelişmiş ülkeler sürekli olarak yoksullaşıyor, ekonomik ve akçalı bunalımlar yayılıyor. Türkiye kendini bu girdaptan kurtaracak siyasi yöneticilere sahip değil. Türk devriminin hiçbir ilkesi uygulanmıyor, herkes “Atatürkçü”. Üst düzey görevliler bile, üniter devlet yapısına kıskançlıkla sahip çıkmaları gerekirken, federasyonculuktan, eyaletçilikten, yerel yönetimcilikten söz ediyorlar. 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal, “federasyon ve yerel yönetimlere yetki devri”ni, 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel eyaletçiliği gündeme getirebiliyor.
Sayfa 188Kitabı okudu
Büyük şirketler, özellikle mali sermaye şirketleri, yalnızca ekonomiye değil, devlet örgütünün tümüne egemenler. Rockefeller’ın 1950’lerde Eisenhower’e gönderdiği ünlü mektupta yazdıkları, durumu açık olarak ortaya koyuyor: “Standart Oil için iyi olan Birleşik Devletler için de iyidir.”4 General Motors’un Başkanı Charles E.Wilson da aynı şeyi başka cümlelerle ifade ediyor: “Şirketim için neyin iyi olduğunu biliyorum, dolayısıyla Birleşik Devletler için neyin iyi olduğunu biliyorum.”
Sayfa 185Kitabı okudu
Tekelci şirket çıkarlarının yön verdiği uluslararası anlaşmalar, azgelişmiş ülkelerin yalnızca ekonomisinde değil, yönetim biçimleri, ulusal varlıkları ve kültürel değerlerinde de yapısal çöküntüler yaratmaktadır. Her anlaşma, kendisine bağlı yeni bir anlaşmaya kaynaklık ederek; ülkeleri, artan bir biçimde, kendi olanaklarıyla ayakta duramayan uydu topluluklar haline getirmektedir. Her alanda gerçekleştirilen küresel örgüt ağıyla insanlar işlerinden, geleneklerinden ve ulusal kimliklerinden koparılarak zora ve işsizliğe dayalı bir dünya düzeninin kişiliksiz öğeleri durumuna getiriliyor.
Sayfa 185Kitabı okudu
Gelişmiş ülkeler ve onlara ait uluslararası şirketler, dünya pazarlarında etkin olmak, siyasi ve ekonomik etki alanları yaratmak için; yatırımdan pazarlamaya, kâr transferlerinden vergilendirmeye dek her alanda denetimsiz bir ortam ister. Etkinliklerini kısıtlayacak en küçük bir ulusal önlem ve gelişmeye katlanmak istemezler. Ulus–devlet işleyişi, onlar için ortadan kaldırılması ya da etkisizleştirilmesi gereken “olumsuz” unsurlardır. “Siyasi sınırların önemini yitirmesi”, “Kabile ekonomisi”, “Yeni–Osmanlıcılık”, “Eyaletçilik”, “Yerel yönetimcilik” gibi tanımlarla; devletsiz ve örgütsüz “Cemaat toplumları” onlar için en uygun pazar tipidir.
Sayfa 184Kitabı okudu
Küreselleşme ideologlarından John Naisbitt şöyle söylüyor: “Büyük şirketlerin özerk ve küçük ünitelere bölünerek daha iyi çalışabileceklerini görüyoruz. Aynı durum, ülkeler için de geçerli. Eğer dünyayı tek pazarlı bir dünya haline getireceksek, parçaları küçük olmalı... Bin ülkelik bir dünya, ulus– devletin ötesine geçmeyi belirten bir mecaz... Evrenselleştikçe daha kabilesel davranıyoruz. Etnik köken, dil, kültür, din ve yerel inançlar giderek gelişiyor... Yeni liderler artık devletler arasında değil, bireyler ve şirketler arasındaki stratejik ittifakları kolaylaştıracaklar ya da en azından karşı çıkmayacaklardır. Bugün dünyamızda tanık olduğumuz şey bir süreç; hükümetsiz bir yönetim yayılmasına doğru ilerleme süreci... Politik partiler öldü. Liderler bunu farketmiyor mu?”
Sayfa 183Kitabı okudu
183 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.