Erdemi,terbiyesi,insanlara saygısı,güler yüzü,her insana ayırt etmeksizin sevgi göstermesiyle,herkesin değerli olduğuna inanıp değer vermesiyle,herkesi kolayca affetmesiyle,herkese iyilik yapması,paraya ve maddi şeylere önem vermemesitle ve en önemlisi dünyayı sevginin ve iyiliğinin kurtaracağına inanması sebebiyle ‘budala’ olarak nitelendirilen Prens Mişkin başrolümüz...
İlgi çekici hiç bir olay bulunmamakla birlikte kendinizi kişilerin iç dünyasıyla ve kişilikleriyle karşı karşıya buluyorsunuz.Aşk romanı olmasına karşın aşktan daha çok o dönemim toplumsal sorunları ve insanların aşağılayıcı tavırları baskın olmuş.Ayrıca karakterlerin 2-3 ismi olması ve kitap içinde bu farklı adların değişerek kullanılmasıyla bazen afallayabiliyorsunuz.
Dostoyevskiye saygımdan yarım bırakmadığım ve yer yer okurken çok sıkıldığım kitaptır,size tavsiyem kafanız çok dolu bir zamanınızda okumayın,okumak için sakin bir zamanınıza bırakın :))