Kitap 2 cilt halinde. Ayrı ayrı yorumlamaya gerek yok sanırım. Kahramanımız, Prens Mişkin'in (ana karakter oluyorlar kendileri) İsviçre'den anavatanı Rusya'ya döndükten sonra tanıştığı insanlar, bu insanların karakterleri Prens'in hayatına olan etkileri anlatılıyor. Prens iyi niyetli, adeta bir çocuk saflığındadır. Evet evet en doğru tanımı bu. Çünkü tıpkı bir çocuk gibi olayları hep ilk anlamıyla düşünüyor, asla art niyetli değil, etrafındaki olaylardan habersiz haberi olduğunda ise bağışlayıcı biri. Öyle ki Lebedev alçağını bile kaç kez bağışladı. Onu sevmeyenlerin bile saygısını kazanmış biri. Peki bu nasıl oluyordu? İnsanlar O'nun vasıflarını "budala"lık olarak görse de çok zeki bir adam. Dürüstlüğün her zaman kazandığını Bir kez daha görüyoruz. Bir de aşk olayları da var tabi. Bir tarafta fotoğrafını görür görmez aşık olduğu Nastasya Filippovna, diğer yanda hırçın ve güzel Aglaya. Bir kalpte iki aşk olur mu bu okuyucunun takdiri tabi ki. Nastasya'nin hareketleri Prens'in de dediği gibi onun deli olduğunu kanıtlıyor gerçekten de. Velhasıl kelam, Oblomov'u Oblomov yapan kayıtsızlıksa, Pren Mişkin'i de Budala yapan bu saflığı ve dürüstlüğüdür. Nedendir bilmem ama kitabı okurken hep Oblomov geldi aklıma. Herkese keyifli okumalar dilerim.