Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Düşünce Tarihine Bakış

Büyük Muztaribler 3

Salih Mirzabeyoğlu

En Beğenilen Büyük Muztaribler 3 Gönderileri

En Beğenilen Büyük Muztaribler 3 kitaplarını, en beğenilen Büyük Muztaribler 3 sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Büyük Muztaribler 3 yazarlarını, en beğenilen Büyük Muztaribler 3 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Şuurun Derinlikleri..."
- " (...) Herşeyin sonsuza kadar birbirleriyle irtibatlı olduğu bir kâinatta, bütün şuurlar da birbirleriyle bağlantılıdır. Görünüşlerimiz ne olursa olsun, bizler sınırları olmayan varlıklarız; insanoğlu, şuurun derinliklerinde tektir…"
İBDA YayınlarıKitabı okudu
ZITLAR BİRLEŞEBİLSELERDİ...
- " (...) İmâm-ı Rabbanî Hazretlerinin ifâdesiyle, bu âlemde hak ile bâtıl, "muhik" ile "mubtil" mecz-katışma hâlinde bulunduğu ve korkunç bir benzeyiş içinde "ayn" ve öbürü "gayr" kutupları belirttiği için, bunları ayıklamak ve hayâl melekesine bağlanacağı kutbu gösterebilmek, deveye hendek yerine deniz atlatmaktan daha zordur. Bu sırrı Muhiddin-i Arabî de şöyle belirtir: "Eğer zıtlar birleşebilselerdi, birbirlerinden bir daha ayrılmazlardı"... Bunu da böylece kafama mıhlayan da Üstadım."
Sayfa 13 - 14 Takdim'den, İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsanca...
- " (...) İnsanca, insana lâyık bir biçimde yaşamak, yaşadığı sürece büyüklüğü ve küçüklüğü ne olursa olsun elinden geleni yapmak, sonra ölümü güler yüzle karşılamak!"
Sayfa 171 - David Hume, İBDA YayınlarıKitabı okudu
İşimiz Zor!
(...) - "düşün ne zor işimiz İslâm kılı kırk yarmanın değil kırk bin yarmanın rejimidir!"
Sayfa 220 - Zâhir-Bâtın, İBDA YayınlarıKitabı okudu
Îman...
- " (...) "Zaman devrini tamamlaya tamamlaya gaye noktasına erdi!" buyuran Allah'ın Sevgilisi'nin sözü, her türden idrak şekli için doğruluğu mutlaktır: - " Bir hâli, delillerle tetkik etmek ilimdir. Aynı hâl ile hâllenmek zevktir. Hakkında hüsn-i zan ederek tecrübe ve işitmekle kabullenmek imândır!"
Sayfa 448 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
PAPAĞANLIĞI BIRAKIN!
- " (...) Ben topluyorum o dağıtıyor! Öküze öküz olduğunu anlatacak değilim: Hain zaten belli. Dost geçinen? Yazdığı makaleciği bir sistem bütünlüğü ve "şahsiyeti" ile -fikir, şahsiyete göre de okunur ya!- zenginleştireceği yerde, aldığının altı yok üstü yok, vazoyu helâ deliğini tıkamakta kullanır gibi bir "anlamış" lıklar? Kaçırmalar! [...] Papağanlığı bırakın!
Sayfa 445 - 446 İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"HİÇ NEDİR?"
- " (...) Bu suâle verilebilecek her türlü cevap imkânsızdır; çünkü, böyle bir cevapta zorunlu olarak, "hiç şudur" veya "hiç budur" şeklinde bir cevap kullanılır. Hiç hakkında suâl de, cevab da, aynı ölçüde kendi içinde mânâsızdır. Böylece, bu suâlin ilim tarafından geri çevrilmesine gerek bile kalmaz. Genel olarak düşünmenin hep başvurulan temel kuralı, kaçınılması gereken çelişme ilkesi, "genel mantık", bu suâli yere çalar; çünkü, aslında hep bir şeyi düşünmek olan düşünme, düşünme olarak "hiç"i hedeflediğinde kendi özüne aykırı davranmış olur. Hiç'i nesne hâline getirmek bize böyle tamamen yasak edildiğinden, "hiç" hakkındaki sorgulamamız da sona ermiş demektir; tabiî ki, hiçi kökünden kavramak ve onun keşfedilebileceğine karar vermek için, "mantık" ın en yüksek merci olması ve anlama kabiliyetinin araç, düşünmenin de yol olması şartıyla."
Sayfa 352 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
ZİHİN ve AKIL...
- " (...) Zihin belirler ve belirlemelerde direnir; akıl, zihnin belirlemelerini hiçlikte erittiği için menfî ve diyalektiktir, küllîyi ürettiği ve küllîde cüz'iyi kapsadığı içinde olumludur, müsbettir. Genellikle, zihin akıldan ayrı bir şey gibi ele alınır; aynı şekilde diyalektik akıl da, müsbet akıldan ayrı bir şey olarak ele alınır. Ama hakikatinde akıl, daha yüksek olan, anlayıcı akıl veya aklî zihin olan Ruh'tur. Ruh menfî olandır, gerek diyalektik aklın, gerek zihnin niteliğini meydana getiren şeydir. Ruh, yalını nefyeder, o zaman zihnin belirlenmiş ayrımını koyar; sonra yalını-mücerredi eritip dağıtır, o zaman da diyalektiktir."
Sayfa 245 - 246 Hegel, İBDA yayınlarıKitabı okudu
BİLMEYİ BİLMEK...
- " (...) Bilmeyi bilseydin, Allah Resûlü'nün sünnet ve hadîslerini, "Onun ölümünü üzerinden 200- 300 sene geçtikten sonra birileri toplamış!" diye fare kafası ve kenef ağzıyla reddetmezdin. "Kuvvetli hadîs" ve "zayıf hadîs" sadedinde serdedilen delillerin aslında zâhire rahmet cümlesinden olup, işin aslının "ehl-i kalb"e sorulması gerektiğini bilirdin. Aramayı ve sormayı bilirdin. Bulduğun cevabın, neyin hâlline dair yakîn getirilmesi gereken olduğunu bilir, bunun havada ve meselesiz bir gevezelik işi olmadığını, meseleleri bilsen bilirdin. "Kuvvetli hadîs" ve "zayıf hadîs" tasnifinin, nerede ve ne bakımdan mühim olduğunu, meselenin niteliğine nisbetle "zayıf" diye belirtilen hadîslerin, Allah ve Resûlü'nü "varoluşan" tarzda bilmek bakımından, tahkikî imânın istediği "irâdî katılım" ve doğrudan seçici hürriyet gereği bakımından, ne muazzam bir lütuf, değer verme ve kuvvet olduğunu da anlardın. Yâni, "zayıf" nitelemesinden, "ehemmiyetsiz" anlamını çıkarmazdın."
Sayfa 228 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
MERAMIMIZ...
- " (...) İmâm-ı Şafîî Hazretleri, "fıkıhsız tasavvuf insanı zındıklığa, tasavvufsuz fıkıh da fıska götürür!" demiştir. Fısk; haddi tecavüz, isyân... Fıkıh ve tasavvuf, anlayış ve düşünce... Meramımız anlaşıldı mı?
Sayfa 12 - Takdim'den, İBDA YayınlarıKitabı okudu
163 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.