Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Düşünce Tarihine Bakış

Büyük Muztaribler 3

Salih Mirzabeyoğlu

Öne Çıkan Büyük Muztaribler 3 Gönderileri

Öne Çıkan Büyük Muztaribler 3 kitaplarını, öne çıkan Büyük Muztaribler 3 sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Büyük Muztaribler 3 yazarlarını, öne çıkan Büyük Muztaribler 3 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Şuurun Derinlikleri..."
- " (...) Herşeyin sonsuza kadar birbirleriyle irtibatlı olduğu bir kâinatta, bütün şuurlar da birbirleriyle bağlantılıdır. Görünüşlerimiz ne olursa olsun, bizler sınırları olmayan varlıklarız; insanoğlu, şuurun derinliklerinde tektir…"
İBDA YayınlarıKitabı okudu
FIKIH ve NEBH...
- " (...) Fıkıh, "anlayış" demek... Tefekkuh: Fıkıh tahsil etmek... Tefekküh: Yemiş toplayıp vermek. Meyvadar olmak. Hayrette kalmak... "Hikmet, müminin yitik malıdır, nerede bulursa alır!" Nebh: Yitik. Ansızın bulunan. Bir şeyi tenbih etmek, unuttuğunu hatırlatmak. Ansızdan yitirmek. Şerefli olmak. Meşhur olma, ün salma... İnsan ne aradığını bilmeden, bulduğunun da ne olduğunu bilmez; "ansızdan bulunan" ve "ansızdan yitirmek", söz konusu "hikmet" olunca, alınacak ve bırakılacak olanı bilmek bakımından, "İslâmî anlayış" ve seziş idrakini gerektirir... Meşhur: Zâhir olma."
Sayfa 12 - Takdim'den, İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
TESİR EDİCİ ESER: İNSAN...
- " (...) Kâinat, insan için, insan da Allah'ın marifetine ulaşması için yaratıldı; Allah'ın marifeti?.. Allah'ın sırrı insan, insanın en büyük sırrı Allah; tesir edici eser hüviyetindeki insanda, -âlemde insan!-, aşkın ve sonsuz bir şey, ama yine de insan haddinde kalan. Yaratmak, Allah'a mahsus; ya insan? Varlık kendinden yaratılan murad... Hakikat-i Ferdiye hikmetini, çemberi kendine nisbetle tayin eden merkez diye alırsak, merkezle çember arasında yer alan her duruşun, merkez ve çembere nisbet keyfiyeti ayrıdır; bu misâl çerçevesinde, insan soyunun avam ve havas bakışı boyunca, eşyanın ve bâtın'ın hakikatinin görünüşü, duyudan fikire değişir."
Sayfa 11 - Takdim'den, İBDA YayınlarıKitabı okudu
ZITLAR BİRLEŞEBİLSELERDİ...
- " (...) İmâm-ı Rabbanî Hazretlerinin ifâdesiyle, bu âlemde hak ile bâtıl, "muhik" ile "mubtil" mecz-katışma hâlinde bulunduğu ve korkunç bir benzeyiş içinde "ayn" ve öbürü "gayr" kutupları belirttiği için, bunları ayıklamak ve hayâl melekesine bağlanacağı kutbu gösterebilmek, deveye hendek yerine deniz atlatmaktan daha zordur. Bu sırrı Muhiddin-i Arabî de şöyle belirtir: "Eğer zıtlar birleşebilselerdi, birbirlerinden bir daha ayrılmazlardı"... Bunu da böylece kafama mıhlayan da Üstadım."
Sayfa 13 - 14 Takdim'den, İBDA YayınlarıKitabı okudu
BERKELEY'İN AĞACI...
- " (...) Berkeley, bir ağacın, ona bakmadığımız ve onu idrak etmediğimiz bir sırada nasıl olup da var olmakta devam ettiğini söylemiyor. Ama bunu kendisine sorabilseydik, şu karşılığı alırdık: Siz onu idrak etmediğimiz bir sırada o ağacın var olmakta devam ettiğini nereden biliyorsunuz?.. Buna karşı, o ağacın başkalarınca görüldüğünü ileri sürmek şaşkınlığına düşseydik belki de şöyle susturulacaktık: Başkalarınca görülmek, başka ruhlarda idrak edilmek demektir. Onu idrak edecek hiçbir ruh var olmasaydı, o agaç da var olamayacaktı. Oysa şunu da sormalıydık: Ruhumuz duyular yoluyla idrak ettiğine göre, duyular bize bir şeyler getiriyor demektir. Duyuların bir şeyler getirebilmesi içinse, dışımızda bir şeylerin bulunması gerekir. Dışımızdaki o bir şeyler nelerdir acaba? Madde olmasın. Eğer fazilet (iyilik), sonsuz güçlü ruhun (Allah'ın) idrak ettirdiği bir fikirse, faziletsizliği idrak ettiren nedir? Onu da idrak ettiren aynı sonsuz güç olması gerektiğine göre, bu çelişmeyi nasıl çözebiliriz" Bunlar, kaba birlemelere ve birlemelere kabaca cevab yetiştirmeye çalışanların soruları olabilir. "Mutlak tevhid mümkün değildir", "ruh ve nefs", "Allah'ın rızası ve kazası", "hakikati olan mahiyet ve hakikati olmayan mahiyet" vesaire gibi meseleler içinde bunların cevabı açıktır. Kaldı ki, Berkeley'in sisteminde bunlar açıkta bırakılmış değildir. Duyularla algılanan, ruhun var ettikleridir..."
Sayfa 104 - 105 İBDA YayınlarıKitabı okudu
HEİDEGGER VESİLESİYLE...
- " (...) Hegel'e karşı tahlili ihtilâl iki inançla başladı: Birincisi, tecrübenin, maddî cisimleri gerçek olmadıklarını söyleyen nazariyeyi çürüttüğü iddiası. İkincisi de, felsefenin hakiki dünyayı incelemekte ilimle yarışamayacağı, dolayısıyla bu işten vazgeçmesi inancı. Tahlilci mütefekkirler, felsefenin gerçek vazifesinin eski Sokratik
Sayfa 348 - 349 Heidegger, İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"HİÇ NEDİR?"
- " (...) Bu suâle verilebilecek her türlü cevap imkânsızdır; çünkü, böyle bir cevapta zorunlu olarak, "hiç şudur" veya "hiç budur" şeklinde bir cevap kullanılır. Hiç hakkında suâl de, cevab da, aynı ölçüde kendi içinde mânâsızdır. Böylece, bu suâlin ilim tarafından geri çevrilmesine gerek bile kalmaz. Genel olarak düşünmenin hep başvurulan temel kuralı, kaçınılması gereken çelişme ilkesi, "genel mantık", bu suâli yere çalar; çünkü, aslında hep bir şeyi düşünmek olan düşünme, düşünme olarak "hiç"i hedeflediğinde kendi özüne aykırı davranmış olur. Hiç'i nesne hâline getirmek bize böyle tamamen yasak edildiğinden, "hiç" hakkındaki sorgulamamız da sona ermiş demektir; tabiî ki, hiçi kökünden kavramak ve onun keşfedilebileceğine karar vermek için, "mantık" ın en yüksek merci olması ve anlama kabiliyetinin araç, düşünmenin de yol olması şartıyla."
Sayfa 352 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
BİLMEYİ BİLMEK...
- " (...) Bilmeyi bilseydin, Allah Resûlü'nün sünnet ve hadîslerini, "Onun ölümünü üzerinden 200- 300 sene geçtikten sonra birileri toplamış!" diye fare kafası ve kenef ağzıyla reddetmezdin. "Kuvvetli hadîs" ve "zayıf hadîs" sadedinde serdedilen delillerin aslında zâhire rahmet cümlesinden olup, işin aslının "ehl-i kalb"e sorulması gerektiğini bilirdin. Aramayı ve sormayı bilirdin. Bulduğun cevabın, neyin hâlline dair yakîn getirilmesi gereken olduğunu bilir, bunun havada ve meselesiz bir gevezelik işi olmadığını, meseleleri bilsen bilirdin. "Kuvvetli hadîs" ve "zayıf hadîs" tasnifinin, nerede ve ne bakımdan mühim olduğunu, meselenin niteliğine nisbetle "zayıf" diye belirtilen hadîslerin, Allah ve Resûlü'nü "varoluşan" tarzda bilmek bakımından, tahkikî imânın istediği "irâdî katılım" ve doğrudan seçici hürriyet gereği bakımından, ne muazzam bir lütuf, değer verme ve kuvvet olduğunu da anlardın. Yâni, "zayıf" nitelemesinden, "ehemmiyetsiz" anlamını çıkarmazdın."
Sayfa 228 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
İnsanca...
- " (...) İnsanca, insana lâyık bir biçimde yaşamak, yaşadığı sürece büyüklüğü ve küçüklüğü ne olursa olsun elinden geleni yapmak, sonra ölümü güler yüzle karşılamak!"
Sayfa 171 - David Hume, İBDA YayınlarıKitabı okudu
PAPAĞANLIĞI BIRAKIN!
- " (...) Ben topluyorum o dağıtıyor! Öküze öküz olduğunu anlatacak değilim: Hain zaten belli. Dost geçinen? Yazdığı makaleciği bir sistem bütünlüğü ve "şahsiyeti" ile -fikir, şahsiyete göre de okunur ya!- zenginleştireceği yerde, aldığının altı yok üstü yok, vazoyu helâ deliğini tıkamakta kullanır gibi bir "anlamış" lıklar? Kaçırmalar! [...] Papağanlığı bırakın!
Sayfa 445 - 446 İBDA YayınlarıKitabı okudu
163 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.