.
Görünmez varlıkların görünür olanlardan daha fazla gerçekliğe sahip olduğunu hissetmiyor musun? Üzerimizde daha fazla etki yaratıyorlar. Bizi daha kolay ağlatıyorlar.
.
.
.
.
Büyük, kahverengi gözleriyle papatya kıza şöyle dedi: 'Sade olmayacağım. Hayır. Fantezi. Süslü olmalı.' Geleceğini kastetmişti. Bir ay papatyası, gökten gelen hafif alaycı bir işaret gibi saçlarından aşağı yere düştü.
...
Adıyla tarzı birbirinden 180 derece ters bir kitap bu. Büyü ve oyuncak kelimeleri olumlu duyguları çağrıştırıyorsa da, hikayedeki hava inanılmaz karamsar ve moral bozucu. Çocuklara kesinlikle uygun değil. İçerikte cinsellik, delilik, ön yargılar, aile kaybı, suçluluk vs. var da var. Okuduğuma memnun değilim. Neyse artık, çeşni oldu arada deyip geçeyim.
Spoil vardır;
Konusuna gelince, en büyükleri on beş yaşında olan üç kardeş anne-babalarının kaza sonucu ölmesi ve kendilerine hiç miras kalmaması nedeniyle, sosyal açıdan zır manyak ancak yaptığı oyuncaklarla dehasını sergileyen Philip dayılarıyla yaşamak üzere Londra' ya taşınırlar.
Dayı, İrlandalı, kızıl saçlı, dilsiz Margaret ile evlidir. Evde ayrıca Margaret' in kardeşleri Finn ve Francie yaşamaktadır.
Çocukların en büyüğü Melanie oldukça hayalperesttir. Ablaları olsa da Jonathon aklını sadece yaptığı gemi maketlerine verdiği, Victoria ise hala bebek olduğu için ve konuşacak hiç kimse olmadığı için yengesi ve onun kardeşleriyle yakınlaşır.
Deli dayının gölgesinde bu garip aile mutlu olmaya çalışsa da çok da başarılı olamamaktadırlar.
.
Dolayısıyla peri masalları, halk masalları, sözlü gelenekten gelen hikayeler, emekleri dünyamızı yaratan sıradan erkek ve kadınların hayal gücüyle sahip olduğumuz en hayati bağlantıdır.
...
Kitap, aileleri vefat edince dayılarının yanına taşınan Melanie, Jonathan ve Victoria'nın uyum sürecini anlatıyor. Yazarın bunu yaparken masallardan feyz alması gotik edebiyat alanında önemli bir yere sahip olsa da ben bu durumu fikirde güzel uygulamada başarısız buldum. Belki de çeviri etkisidir, bilemiyorum. Diyaloglar basit geçişler hızlıydı. Gereksiz ensest ilişkiler söz konusuydu ki bu bile bağlantısal olarak başarısızdı.
.
Birçok yönüyle Çatı serisine benzettim. Fakat Çatı (ki onu da hayranlıkla okumuyorum) daha iyiydi diyebilirim. Bayadır aradığım bir kitap olduğu için belki, çok daha farklı şeyler hayal etmiştim ama kendisi bunu karşılayamadı.
Malesef kitap beklentimin altında kaldı.
Kitabı tavsiye üzerine okumaya başlamıştım. kapağını ilk gördüğümde korku filmi izlenimi uyandırdı bende. Ama ilerledikçe bir dramla karşı karşıya olduğumu anladım. Finali yarım bırakılmşlık duygusu veriyor, ayrıca ensest ilişki, aile fertlerini umursamama, şiddet, acımasızlık, hatta duygusuzluk öğeleri, beni rahatsız etti.
Bununla beraber, edebî bir zevk aldığımı da söyleyemeyeceğim.
Önermiyorum
ismi gibi sihirli bir gerçeklik atmosferine adım atıyorsunuz eserin derinliklerindeki imgeleri çözdükçe. yazar büyülü gerçekliğin içine çaktırmadan nasıl Freud'u, ödipal döngüleri sızdırabilirim diye düşünmüş gibi geldi bana. sonraki masallarına giriş olarak da nitelendirilebilir.kısaca Carter masalların alışılmadık yüzüyle tanışmaya hazır olun der ve tavşan deliğine sürükler sizi.
Bloomsbury marka bir oda takımı, gaz ocağında kaynayan kahve, özgür aşk, Lawrence, karanlık tanrılar hakkında sohbetler. Gülümseyen gelinini çoktan karanlık tanrılara kurban etmiş miydi?