Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Keşifler Çağında Hristiyanlar Müslümanlar Yahudiler

Çatışan Kültürler

Bernard Lewis

Sayfa Sayısına Göre Çatışan Kültürler Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Çatışan Kültürler sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Çatışan Kültürler kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İlerleyen Avrupalılar bazı yerlerde sahipsiz saydıkları ve bu şekilde muamele ettikleri, daha doğru bir deyişle büyük ölçüde göçebe halkların yaşadığı seyrek nüfuslu topraklara ulaştılar. Avrupalılar, fetih, koloni kurma ve iskana açma yoluyla, Kuzey Amerika'da İngilizce ve Fransızca konuşan toplumları, Sibirya olarak bilinen Kuzey Asya'da bir Rus toplumu yaratmayı başardılar. Fransızlar Kuzey Afrika'da, Hollandalılar ve İngilizler Güney Afrika'da benzer girişimlerde bulundularsa da, aynı sonucu elde edemediler.
Sayfa 2
İslamiyet ile Eskidünya'nın öteki iki uygarlığı arasında önemli, daha doğrusu can alıcı bir fark da vardır. Çin bir yer, Hindistan bir yer, İslamiyet ise bir dindir.
Sayfa 3
Reklam
Avrupalıların Hindistan ve Çin'e ilişkin sınırlı bilgilerinin yanında, Hintliler ve Çinliler Avrupa hakkında çok daha az şey biliyorlardı; çünkü çok daha az gezgin Batıya yönelik serüvenlere atılıyor ve dönüşte Doğuya çok daha az bilgi getiriyordu. Ve haliyle Avrupa ile Amerika halkları arasında -belki de mutluluk verici- toplu bir karşılıklı cehalet söz konusuydu.
Sayfa 3
Kolomb'un açtığı yolu izleyen İspanyollara ve ötekilere çağdaşlarınca doğru bir nitelendirmeyle conquistadores, yani yeni bir dünyanın fatihleri adı verildi.
Sayfa 3
Hz. Muhammed'in 7. yüzyılda Arabistan'da peygamber olmasından ve izleyicilerinin Akdeniz dünyasına doğru yayılmasından beri İslamiyet, Hıristiyanlık aleminin komşusu, rakibi ve çoğu zaman düşmanıydı.
Sayfa 4
Pratik açıdan, Hinduizmin Hintli olması gibi, Hıristiyanlık da Avrupalıydı; bir başka deyişle, dünyanın bir parçasının -göreli olarak konuşursak epeyce küçük sayılabilecek bir parçasının- diniydi. Bu parçanın bütün sakinleri aynı ırk ve kültürden gelmekteydiler ve çoğu birbiriyle ilişkili sınırlı sayıdaki etnik gruba mensuptular.
Sayfa 4
Reklam
Müslümanlıkla karşı karşıya kalan ortaçağ Hıristiyan Avrupa'sında belki bunların ikisinden de daha zorlayıcı olan üçüncü bir dürtü vardı: korku.
Sayfa 5
Avrupa'ya yönelik bin yıllık Müslüman tehdidi, askeri ve dini olmak üzere iki yönlü, yani fethe ve din değiştirtmeye dönük bir tehditti.
Sayfa 5
Avrupa'ya yönelik bin yıllık Müslüman tehdidi, askeri ve dini olmak üzere iki yönlü, yani fethe ve din değiştirtmeye dönük bir tehditti.
Kabaca bin yıl boyunca, yani Müslüman orduların 7. yüzyıl başların­da Doğu Akdeniz'deki Hıristiyan topraklarına yönelik ilk saldırısından Türk ordularının 1683'te ikinci ve son kez Viyana surları önünden geri çekilmesine değin geçen sürede Hıristiyanlık alemi İslamiyetin sürekli ve yakın tehdidi altında yaşadı. İlk İslami yayılma büyük ölçüde Hıristiyan­ların zararına gelişti: Suriye, Filistin, Mısır ve Kuzey Afrika bütünüyle Hıristiyan ülkelerdi; bunlar halifelerin yönetimi altına girmeden önce Hıristiyan Roma İmparatorluğu'nun eyaletleriydi ya da başka Hıristiyan hükümdarlara bağlıydı. Bu süreçte toprakları fetihçi İslam ordularının eline geçerken, halkları da fatihlerin savaşçı dininin safında yer aldı. Müslüman ilerleyişi yalnız bir kez değil, üç kez Avrupa içlerine kadar sürdü.
Sayfa 5 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Avrupa'ya yönelik Müslüman yayılmasının birinci dalgası 8. yüzyılın ilk yıllarında başladı ve bir süre için İspanya, Portekiz, Güney İtalya ve hatta Fransa'nın bazı kesimlerini girdabı içine aldı. Batı Avrupa topraklarındaki son Müslüman devletin yenilgiye uğratılıp yok edildiği 1492'ye değin de etkisi sürdü. İkinci dalga ise Rusya ve Doğu Avrupa'nın büyük bölümü üzerinde egemenlik kurmuş olan Altınordu Moğollarının İslam dinini kabul etmesi ve Moskova ile öteki Rus prensliklerini Müslüman bir efen­dinin hükümdarlığını tanımak zorunda bırakmasıyla Doğu Avrupa'yı vurdu. Bu durum Hıristiyanların bir yeniden fetih hareketine girişmesine ve Müslümanlaşmış Tatarların Rusya'dan çekilmesine yol açan uzun ve amansız bir mücadeleyle son buldu. Üçüncü dalganın başını çeken Sel­çuklu ve ardından Osmanlı Türkleri, Bizans İmparatorluğu'ndan Anadolu'yu aldıktan sonra Avrupa'ya geçtiler ve Balkan Yarımadasında kudretli bir imparatorluk kurdular. Bu ilerleme sürecinde Türk orduları Konstan­tinopolis'i ele geçirir ve Viyana'yı iki kez kuşatırken, Berberi korsanların gemileri denizdeki cihadı Britanya Adaları'na ve hatta bir keresinde İz­landa'ya kadar taşıdılar. İki din ve iki uygarlık arasındaki ilişkilerde gerçek dönüm noktası, İkinci Viyana kuşatması ve yenilgiye uğrayan Os­manlı kuvvetlerinin geri çekilmesi oldu.
Dünya, Müslüman inancının ve hukukunun hüküm sürdüğü darü'l-İslam ve bunların var olmadığı darü'l-harp olmak üzere ikiye ayrılmıştı; ikisi arasındaki sürekli savaş hali ancak ateşkeslerle kesintiye uğrayabilirdi ve bu durum Allah'ın kelamının bütün insanlığa götürülmesine değin sürecekti. Müslüman yazarların çoğuna göre, önce Bizans ve ardından Avrupa Hıristiyan alemi başlıca darü'l-harp bölgesiydi.
Sayfa 7
En koyu cehalet içindeki Avrupa'nın içlerine gitme tehlikesini göze alan ve geride yolculuklarının hikayesini bırakan az sayıda korkusuz kaşif vardı, ama göründüğü kadarıyla onların aktardıklarının etkisi çok sınırlıydı.
Sayfa 7
Ortaçağ Hıristiyanlığı ile ortaçağ İslamı arasındaki bir karşılaştırma, İslam dünyasının antik uygarlıktan modern uygarlığa geçmek için yetkin yolu sunduğunu kesinlikle gösterecektir. İslam dünyası varlıklı ve genişti; birçok değişik halkı ve büyük bir kaynak zenginliğini barındıran uçsuz bucaksız bir alanı kaplıyordu.
Sayfa 8
161 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.