Evin içi, dışından bile daha berbat bir haldeydi. Bütün eşya, döküntü birkaç parça mobilya ile kırk yıllık siyah beyaz bir televizyondan ibaretti. Ortalığı öyle bok götürüyordu ki, ancak açlıktan ölmek üzere olan bir fare, sevdikleriyle helalleştikten sonra içeri adım atmaya cesaret edebilirdi. Rutubet, bir astımlıyı tek nefeste ölmüşlerinin yanına postalayabilecek düzeydeydi.