Sayfa Sayısına Göre Cellatlar Kahvesi Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Cellatlar Kahvesi sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Cellatlar Kahvesi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gecenin karanlığı, iki adamın tam ortasında dalgalandı.
“Bir şeye ihtiyacın var mı, Yusuf?” Asır, söyleyecek bir şey bulamıyordu. Bu gece yaşadığı bunca duygusal sarsıntıyla uyumaya gitmek çok akıllıca gelmiyordu. Belki biraz şarap içebilirdi.
“Var elbette. Bunu bir tek sen yapabilirsin. Bana bir tek sen yardımcı olabilirsin.” Yusuf’un yüzüne bir nur inmiş gibiydi. Aklına yeni geliyormuş gibi, sanki gerçek çözümü yeni buluyormuş gibi mutlu oldu.
Asır, yardımcı olabileceğini öğrenince ve adamın yüzünde mutlu bir şeyler görünce, sevindi. “Ne istersen yaparım.”
“Vaatlerine dikkat et ağa, isteyeceğim şeyi bilmeden karar verme.”
“Eğer yapabileceğim bir şeyse yaparım, bahtı kara Yusuf.”
“Bunu ancak sen yapabilirsin.”
“De hele, ne yapmalıyım? Neye ihtiyacın var?”
Yusuf, aklının çukurlarından birine dalıp, kendisinden bile gizlediği bir şeyi çıkartmak için çabalıyormuş gibi bekledi. Aradığını bulunca da cesareti için derin bir soluk aldı.
“De hele, neye ihtiyacın var.”
“Ölmeye ihtiyacım var.”
Sağ olan da, var olan da bilsin ki, sabır ümitle beslenir. Hem vallahi, hem billahi, Asır için ümit, oğlu doğuncaya kadar var olmadı.
Tam on yıl boyunca babasından nefret ederek yaşamak zorunda kaldı. Onunla aynı evde bulunduğu her andan, onunla aynı sofrayı paylaştığı her andan, hatta onunla aynı havayı soluduğu her andan nefret etti. Bu nefret onu olgunlaştırdı.
Kaskatı biri oldu.
Bu katılık, babasının ölümünü seyrettiği an, geçti.
Bıçak gibi kesildi.
Cellatbaşı olmak istediğinde daha yirmi altı yaşındaydı. Öyle kolay değildi, makam sahibi olmayan bir babanın oğlunun cellatbaşı olması. Önce bunun diyetini ödetirlerdi insana. Eğer cellatbaşı olmak istiyorsa, er meydanında, babasının Onur Savaşı’nı yönetmesi gerekiyordu.
Hiç tereddüt etmeden kabul etti.
“Cellatlar Kahvesi’ndeki adamların hepsinin içinde, hiç yeşermeyen bir ağaç büyüyordu. Palalarıyla budadıkları, döktükleri kanla suladıkları,acı meyveler veren bir ağaç.”