Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Coğrafi Keşiflerin İçyüzü

Abdurrahman Dilipak

Coğrafi Keşiflerin İçyüzü Gönderileri

Coğrafi Keşiflerin İçyüzü kitaplarını, Coğrafi Keşiflerin İçyüzü sözleri ve alıntılarını, Coğrafi Keşiflerin İçyüzü yazarlarını, Coğrafi Keşiflerin İçyüzü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
240 syf.
6/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Batının oldum olası tıynetidir: "Her güzelliği bozup onu bambaşka suretle sunması" Bu kitapta da Abdurrahman abi batının bu maskesini bir kez daha yırtıyor. Yırtıyor yırtmasına ama bizim kafalarımızdaki Batı insanının "cicili bicili maskesi"ni kim yırtacak? Batı ne kadar bu işin ustası olsa da bu işi ancak Peygamber tabiriyle "feraset sahibi" Müslümanlar tam manasıyla görebileceklerdir. Ve onlar da kulluk yani Rabbinin ona bahşettiği mesûliyet bilinciyle bunu kullarına anlatacaktır. Bu her geçen gün yapılagelmeye de devam ediyor. Tek tük olsa da vicdan ehli insanlar da bunun farkına varıyor ki bu da şu manaya geliyor: "Bu zulüm son bulacaktır." Mevlam bizi buna memur eyleye, âmin. Kitap gerçekten çok güzel bir konuyla gelmesine karşın edebi olarak çok yavan kalıyor. Bu da mevzu anlaşılsa da okuma lezzeti vermiyor... Yine de Rabbim ihlasınca selamet versin Abdurrahman abiye.
Coğrafi Keşiflerin İçyüzü
Coğrafi Keşiflerin İçyüzüAbdurrahman Dilipak · İnkılab Yayınları · 2013142 okunma
Öyle ki Afrika sömürgelerinin hemen hepsinde «Varlık Vergisi» diye bir vergi vardı. Bir diğer adı ile Yaşama Vergisi ya da «Baş Vergisi». Öldürülmemiş oldukları için teşekkür etmek ve bedel ödemek zorundaydılar. Vergi verecek kişilerin parası yoktu. Malı da yoktu. Çünki yaşamaları için gerekli olan üç beş parça şeyle, batılı beyaz adamın ihtiyaç duymadığı şeylere sahiptiler. Bu vergiyi ödemek için, beyaz efendinin yanında çalışıp kazandığı parayı tekrar beyazlara ödemek zorunda idi. Böylece bir angarya düzeni oluşturulmuştu.
Sayfa 216Kitabı okudu
Reklam
Kuşkusuz zenginlik huzur ve selamet, refahlık demek değildir her zaman. Hele bu zenginlik sömürü karşılığı ise, başkalarının kanı ve teri üzerine kurulmuş bir refah ise buna da özenmemek gerek..
Sayfa 206Kitabı okudu
Batı kültürü, insanlığın ortak kültür mirasının hoyratça harmanlandığı Yahudi tezgahlarında pırasa gibi doğranarak, Kilise mutfaklarında pişirildiği, baharatı ve tatlısı bol bir yemek gibidir.. Bu yemeğin suyu kan, ter ve gözyaşıdır. Tuzu, sömürgelerin yeraltı zenginlikleridir.. ise halis Çin ipeğidir.
Sayfa 198Kitabı okudu
Engizisyon, sadece bilime karşı bir tepki değil, bilimin kaynağının İslâm ülkeleri olduğu için İslam'a karşı gösterilen bir tepki idi. İlim İslâm kaynaklı olduğu için kilise bu bilgilere şüphe ile bakıyor. Batının İslâmlaşmasından endişe ediyordu.. Engizisyon, bu anlamda, İslâm dünyasının ilmini almalarına karşılık, halkın İslâm'a özenmesini önledi. Bu mahkemeler bir anlamda Haçlı zihniyetinin kendi kendine savunması, İslâm'a karşı varlık mücadelesi anlamında da yorumlanamaz mı?..
Sayfa 195Kitabı okudu
Oryantalistlerin rolü daha da başka idi.. Önce çaldılar, sonra herşeyi inkara yöneldiler.. Herşeyi tahrip ettiler.. Sıra, doğululara, doğuyu öğretmeye, müslümanlara İslam'ı anlatmaya gelmişti.. Luis Massignon bu konuda diyor ki: «Onların herşeylerini tahrip ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiçbirşeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. Anarşi ve intihar için uygun bir hale geldiler. Oyun başarı ile sergilenmişti. Edvard Said ise müsteşriklerin doğu insanına bakışını şöyle izah ediyor: "Batılılar doğuyu ele alırken, bütünü ile kendi görüş ve varsayımlarından hareket ediyor ve hayallerini konuşturuyorlar. Batının çıkarlarına uygun ve uydurma doğu manzaraları çiziyorlar." 1800-1950 yılları arasında, batida, Doğu uygarlıkları üzerine 60.000'den fazla kitap yazıldığını (Her yıl 3000'den, her ay 250'den, her gün 2'den fazla kitap) söylersek, durum daha kolay anlaşılır sanırım.
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
Batı tüm mukaddes değerleri hiçe sayarak, insanların kanları ve gözyaşları üzerine kurduğu uygarlığını sürdürebilmek için her zaman sömürecek kan, emek ve ürün aramıştır.. Bu arayışını günümüzde de sürdürmüyor mu?.. Bu Pagan uygarlığı sonuna geldi mi dersiniz?
Sayfa 184Kitabı okudu
İngiliz medeniyetinin temelinde, Hintlinin, Çinlinin, Afrikalının, Amerikalı Kızılderilinin kanı ve alınteri vardır.. Ve bunlar karşılığında satınalınan şey ise çok ucuz bir konfordur. Batı uygarlığının temelinde yatan bu kan ve başkalarının gasbedilen hakları ve alınterini görmeden, Batı'yı taklit ederek Uygar ülkeler safına katılmak» hayal olur.. Tabi bu hayal de, Batının uydurduğu propagandanın yaptığı bir şeydir.
Sayfa 179Kitabı okudu
Öldürdükleri insanları evlerinin bahçesine gömüp, üzerine gül diken katiller gibi idiler.. Herşeyi öylesine gizlediler ki! Dünya kamuoyu ve kendi halkları gerçeği anlayamadı.. Gerçeğin üzerini örten çirkin perde yırtılıyor artık.. Yama da tutmayacak.. «Hiç kimse dünyada olup biten şeyleri görmemezlikten, duymamazlıktan ve bilmemezlikten gelme hakkına sahip değildir.»
Sayfa 172Kitabı okudu
Batı, öteden beri, tüm uygarlıklarını, başkalarının gasbedilen hakları, başkalarının kanları ve gözyaşları üzerine kurdu.. Batı uygarlığının temeli sömürgeciliktir. Batının karakteri sömürgeciliktir. Yunan Demokrasisi ise özgün bir batı kültürü olarak düşünülemez.. Sonu hüsranla biten ve başkalarının gasbedilen hakları üzerine kurulu bir düzen örnek bir uygarlık olarak gösterilemez. Oysa inananların kurdukları düzen ilk insandan bu yana kesintisiz olarak sürmüştür. Ve son Peygamber Hz. Muhammed'in dini olan İslâmiyet ile de ebediyete kadar sürecektir. O din ki, İbrahim dininin bir devamıdır.. Zebur, Tevrat, İncil zincirinin en büyük ve son halkasıdır.
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Ortaçağ, bizim için karanlık bir çağ değildi.. Aydınlık, apaydınlık bir çağdı.. Eğer hakikatin ölçüsü Batı ise, evet Batı Ortaçağın zifiri karanlığında yaşıyordu.. Ancak batı, ne coğrafya ve ne de nüfus olarak dünyanın çoğunluğunu değil pek küçük bir azınlığını oluşturuyordu.. Batılıların kendileri için ileri sürdükleri karanlık çağ, sadece kendileri için geçerli olması gerekirken, kendi kültürlerini tüm dünyaya yaydılar... Aslında yaydıkları, daha önce aldıklarının üzerindeki etiketi değiştirip, kendi savunularını kattıktan sonra, ortaya çıkarttıkları acemi bir terkipti..
Sayfa 155Kitabı okudu
Bugün batı uygarlığı ekonomik refahını halâ, geri bırakılmış ülkelerden gelen hammadde kaynaklarına, zorunlu pazar ülke haline getirilen tüketim toplumlarına borçludur. Gırtlaklarına kadar battıkları borç çukuru içinde, kağıt üzerinde kalan bağımsızlık ve özgürlüklerini kutlamaya devam ediyorlar.. Geri bırakılmış ülkeler, Batı uygarlığı için, halà kan ve ter akıtıyor. Bu ülkeler, gelişmiş batı ülkeleri için iyi bir pazar, ucuz işgücü, hammadde ve asker deposu..
Sayfa 155Kitabı okudu
Kramers'in dediği gibi «Ortaçağ'da Müslümanlar ilim, fen ve refahın en yüksek şahikasında oldukları halde, Hristiyan Avrupa ümitsiz bir durgunluk içinde idi.» Osmanlının gerilemesi ile Avrupa'nın kuvvetlenmesi aynı döneme rastlar.. Tanzimatla birlikte Batı'nın zafer dönemi başlamıştır. 1900'lü yıllar ise bir hesaplaşma dönemidir. Tarih 1900'lü yılların sonuna varmadan bir kez daha dönecek midir?...
Sayfa 146Kitabı okudu
İstanbul'un fethi ile, Ortaçağ'da dünya adeta ikiye bölünmüştü. Ortaçağ batılılar için zifiri karanlık bir gece, Islâm dünyası için aydınlığın dorukları idi.. Ortaçağ'a karanlık çağ adını verenler, ya da Ortaçağ'ı derebeylik düzeninin hüküm sürdüğü çağ olarak görenler, gözlerini daha çok batıya çeviren ve dünyanın karanlık kesimine bakıp hüküm verenler olmalı.. Yoksa Ortaçağ, bizim için en aydınlık çağlardan biri idi.
Sayfa 126Kitabı okudu
279 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.