Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kendini Bil

Çok Bilmiş Özne

Bülent Somay

Çok Bilmiş Özne Gönderileri

Çok Bilmiş Özne kitaplarını, Çok Bilmiş Özne sözleri ve alıntılarını, Çok Bilmiş Özne yazarlarını, Çok Bilmiş Özne yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
her ne kadar anlam bağlamda, çerçevede yatsa da soyutlanmış pasajların, cümlelerin hatta tek tek kelimelerin bile gerekenden fazla bir anlam taşıdıklarına inanıyorum. bunun ise bazen bağlamı tehlikeye atan, hatta bozan bir etkisi olabiliyor.
Sayfa 192Kitabı okudu
süreklileşmiş karnaval, “uygarlık” denildiğinde anladığımız şeyin kategorik zıddıdır. karnaval, bastırmalar üzerine kurulu olan uygarlığın nevrotik yapısından, psikotik bir episod yoluyla geçici bir özgürleşmeyi temsil ediyordu; süreklileşmiş karnaval ise kalıcı bir psikozdan başka bir şey değildir.
Sayfa 189Kitabı okudu
Reklam
sınıfsal özelliklerinden görece bağımsız bir biçimde “madun” olarak tanımlanan toplumsal katmanlar, tam da bu temel tanımsızlıkları yüzünden, en azından muğlak ve bir kriz anında ne yapacağı belirsiz kendilikler olarak görülmelidir. aynı tanımsızlık ve belirsizlik, onlara bir özgürlük alanı sağlar ki bu özgürlük alanı bilebildiğimiz tarih boyunca kendisini en açık biçimiyle şenlik (carnival) olarak ifade edegelmiştir. var olan sınıflı toplum yapıları içinde esas itibariyle dilsiz olan madunlar, kendilerine yalnızca şenlikte bir ifade imkanı bulabilirler. madun efendinin izin verdiği yer ve zamanda da olsa, bir şenlik çerçevesinde kendini ifade edebildiği zaman, efendinin söyleminin sınırları dışına çıkabilir. çünkü şenlik, yer ve zaman açısından efendinin izin verdiği bir çerçeveye sıkışsa da söylemi efendinin söyleminden yapısal olarak farklıdır.
Sayfa 187Kitabı okudu
zaman zaman içine belirli bir olumlama dozu da katarak “aç sınıfın laneti” dediğimiz şey yani madun kesimlerin öfkeli, yıkıcı davranışları; devrimci, dönüştürücü olmaktan ziyade intikamcıdır. madunların id-kötülüğü hemen hemen her zaman en ayrıcalıklı sınıfların uzun vadeli amaçları için istihdam edilebilir ve hemen hemen her zaman ortadaki sınıf ve tabakalara, uzun vadede de bu toplumsal yapıyı değiştirmeyi hedefleyenlere yönelir. “madunlar” bu toplumsal yapının değişmesini değil, sürmesini isterler. çünkü yalnızca bu hakimiyet ilişkisi ile/içinde var olmuşlardır tanımlanmışlardır. dolayısıyla bu hakimiyet ilişkisinin ilga olduğu bir durum, onların işgal ettiği konumu da ortadan kaldıracak, onları bir anlamda yok edecektir. madun konumunda olmanın öfkesi, o çok güçlü ve tehlikeli toplumsal potansiyel, içinde madun oldukları yapıyı değiştirmeye değil de intikam almaya yönlendiğinde ise aynı hakimiyet ilişkisini yeniden üretmekten başka bir işe yaramaz.
Sayfa 181Kitabı okudu
şarklılar, batılı “terörizm” uzmanlıların sandığının aksine o kadar da saf insanlar değil. kimse tanrı adına konuştuğunu iddia eden ve sağa sola cennette tapulu arazi vadeden “önderlere” kolay kolay inanmaz. eğer inanıyor ya da inanıyor gibi görünüyorlarsa ve bu yolda canlarını vermeye gönüllü oluyorlarsa bunun ardında onların saflıklarından ya da cehaletlerimden başka bir saik (de) aramak gerekir. bu ise zizek’in sık sık sözünü ettiği, kişisel çıkar arayışından (ego) ya da “yüce bir amaçtan” (süperego) kaynaklananların dışında kalan, salt dürtüsel bir saik yani “id-kötülüğü” olabilir ancak. kaybedecek zincirleri bile olmayan, bencil çıkarları uğruna davranamayan çünkü bu çıkarların gerçekleşmesi ihtimalini bile göremeyen, öte yandan kendisini bu duruma düşüren dünyaya, düzene, ötekilere, herkese karşı pre-oidipal, dil-öncesi bir kin ve nefretle dolu olan madun, kendisine önerilen “cennette bir yer” masalına inanmasa bile bunu bir mazeret olarak kullanarak kendisini ve ulaşabildiği herkesi imha eder. sadece “yapabileceği için” yapar bunu: çünkü yapabileceği tek şey, kendisine bir iktidar anı sağlayan tek fiil, bu geri dönüşsüz imha fiilidir. kişisel çıkarlarının olmasına bile izin verilmeyen, kendisinden daha büyük bir simgesel düzene kelimenin tam anlamıyla ait olamayan kişi, “özne” olma gayretini tek, büyük bir eyleme topladığında, bu eylemin saiki ancak ego oluşumunun da öncesinde var olan bir dürtü yani id-kötülüğü olabilir.
Sayfa 180Kitabı okudu
madun kimliğinin nasıl bir ikincil faydası, nasıl bir avanta(j/s)ı olabilir? madun kimliği, bize toplumsal süperegomuzu geçici olarak askıya alma, yapabileceğimiz kötülüklere hazır bir gerekçe sunma imkanı sağlar. bir konumdan değil; bir kimlikten, edinilmiş, benimsenmiş bir yerden hareket ettiği için mazeret hazırdır: “ben madunum, ne yapsam mübah.” bu noktada artık geçici olarak da değil, temelinde ilga edilmiş bir süperegoyla karşı karşıya kalırız. vicdan; öteki’ye karşı işlemez hale gelir, öteki’yi mutlak olarak nesneleştirir. ama ortadan kalkan yalnızca süperego değil: işin sonu benliğin ölümüne varacağı için ego da büyük ölçüde silinmiş durumdadır.
Sayfa 179Kitabı okudu
Reklam
nesnel olarak madun konumu terk etmiş olan bir etnik grubun öznel olarak madun kimliği korumaya çalışması, bizde bu kimliğin kendine özgü bir avantası ya da psikanalitik terminolojiyi kullanacak olursak bir “ikincil faydası” olduğu şüphesini uyandırmalıdır. bu tavrın ülke politikasına yayılmış versiyonu ise akp’nin daha ortaya çıktığı andan beri kendisini madun kimliğiyle tanımlaması ama hem ekonomik (yükselen orta anadolu burjuvazisi) hem de politik açıdan hakim konumu elden bırakmamasıdır.
Sayfa 178Kitabı okudu
“madun” kavramının iki belli başlı kullanımını birbirinden ayırmalıyız. birinci anlamda “madun”, nesnel bir konumdur. herhangi bir ikili hakim/tabi ilişkisinde, genetik-biyolojik yapısı ya da kültürel olarak kendi iradesi dışındaki başlangıç noktası bakımından daha baştan tabi konumuna yerleşenler için kullandığımız bir terimdir. “madun” kavramının ikinci tanımında, “maduniyet” bir konumdan ziyade bir kimlik özelliğini taşır, bu anlamda “seçilmiş”tir.
Sayfa 177Kitabı okudu
köleliğin ve bağımlılığın sonu yoktur. köle isyanları aslında efendi/köle ilişkisinin bir sarmal halinde yeniden ve yeniden üretirler. kuşkusuz bu yeniden üretme kısır döngüsünde sabit kalan, bireyler topluluğu olarak efendi ve köleler (yani efendi ve köle kimlikleri) değil; efendilik ve kölelik konumlarıdır.
Sayfa 177Kitabı okudu
milliyetçi/ırkçı saplantılardan biraz sıyrılmış bir bakış, kendisini madun olarak görmeyen/tanımlayan tek bir etnik katliam öznesinin bile olmadığını gösterecektir bize.
Sayfa 176Kitabı okudu
Reklam
başarılı bir ulusal kurtuluş savaşı sonrası, o “ezilen halk”ın bir bölümü bal gibi de kalıcı bir hakim sınıf olarak örgütlenebilir. nitekim 20. yüzyıl tarihi bunun öyküleriyle dolu. üstelik bu yeni hakim sınıflar, eski sömürgeci ve emperyalist egemenlere göre daha insaflı, daha adil, daha akılcı olacak diye bir şart da yok. tersine birçok örnekte yeni hakim sınıf(lar)ın eski egemenlere göre çok daha vahşi bir kapitalizmin inşasında ne kadar başarılı olduğunu görebiliyoruz. ancak bir zamanların madunlarının yeni egemenlere dönüşürken asla terk etmedikleri bir şey var ki o da “madunlar söylemi”nin kendisi.
Sayfa 175Kitabı okudu
ego sömürüden, dayaktan, işkenceden, aşağılamadan kaçar; refaha, huzura, onaylamaya yönelir. freud’un terimleriyle haz ilkesini gerçeklik ilkesiyle kontrol ederek, yani libidinal enerjiyi ego filtresinden geçirerek “olabilecek maksimum haz” peşinden koşar. ancak bu arayış olsa olsa bireysel düzeyde mümkündür; toplumsal ölçekte bakıldığında bu bireysel arayışlar kesişir, çelişir, çakışır ve çoğu kez de birbirlerini engeller. kant’ın 1784’te dediği gibi: “her biri kendi eğilimince ve çoğu kez de birbirlerine karşı kendi amaçlarının peşinde koşan insan bireyleri, çoğu kez niyet etmeden doğanın bilmedikleri bir amacını gerçekleştirmiş olurlar. demek ki eğer bilseler pek de aldırmayacakları şeyleri yapmak için çalışırlar. nitekim engel, kant’tan yüz yıl sonra aynı önermeyi bu kez materyalist bir açıdan dile getirmiştir: “tarih öyle yapılır ki nihai sonuç her biri bir tür tikel yaşam koşulu tarafından oluşturulmuş birçok bireyin iradeleri arasındaki çatışmaların sonucu olarak ortaya çıkar. bu nedenle ortada sayısız kesişen güç vardır. her durumda insanların kendi edimlerinin ortak sonucu olarak ortaya çıkan, ancak her birinin kendi özel niyetlerinden farklı bir sonuç oluşturan bu bütünleşik, hayali özne, “uygarlık” dediğimiz şeyin var olmasını sağlayan temel unsurdur.
Sayfa 165Kitabı okudu
butler’a göre kadınlık ve erkeklik; biyolojik parametrelerle değil, bu parametreleri temel olarak alan ancak bunların üzerinde dilsel/kültürel bir yapı olarak yükselen performanslarla ya da daha doğru deyişle, “performatifler”le oluşur. “kadın”, erkeğin “sen kadınsın” dediği şeydir; zaten “erkek” de bu cümleyi kurma, bu ifadeyi dile getirme sürecinde ortaya çıkar.
Sayfa 158Kitabı okudu
sınıflı, erkek egemen toplumlarda, yani bildiğimiz tüm insanlık tarihi boyunca, en temel ve en geniş madun (ast olan) kitlesini oluşturan kadınlardır. erkek egemenliği hiçbir zaman “penisi olanların egemenliği” olmadı. erkek egemenliği her zaman yetişkin/üretken erkeklerin egemenliğidir. üretim, dolaşım ve iletişim araçlarını kontrol edebilen bir azınlığın (fallus-iktidar sahiplerinin) egemenliğidir.
Sayfa 157Kitabı okudu
“dil-dışı” ifade yöntemlerinin başında da şiddet geliyor ya da daha güncel ve dar deyimle “terör” ama yalnızca politik terör değil. futbol huliganizmden sokak kabadayılığına, yağmacılığa, linç keyfine, kadınlar ya da çocuklar üzerindeki aile şiddetine kadar bir dizi daha “normal” sayılan terör fiilinin ardında da bu dilsizlik sorunu yatıyor. madunu (ast olan) madun konumuna yerleştiren egemenlik ilişkisinin, dilsel bir ilişki olmasının yanı sıra bir şiddet ilişkisi de olduğunu, egemenliğin her zaman dilsel/ideolojik mekanizmalarla olduğu kadar ilksel bir şiddetle yaratıldığını/sürdürüldüğünü düşünürsek dilden dışlanan madunun yönelebileceği ilk adresin şiddet olacağını da görürüz.
Sayfa 156Kitabı okudu
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.