Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kendini Bil

Çok Bilmiş Özne

Bülent Somay

Çok Bilmiş Özne Sözleri ve Alıntıları

Çok Bilmiş Özne sözleri ve alıntılarını, Çok Bilmiş Özne kitap alıntılarını, Çok Bilmiş Özne en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bilinen biinenler vardır.Bunlar bildiğimizi bildiğimiz şeylerdir. Bilinen bilinmeyenler vardır.Yani,bilmediğimizi bildiğimiz şeyler vardır. Ama bir de bilinmeyen bilinmeyenler vardır. Bilmediğimizi bilmediğimiz şeyler vardır. "
Reklam
Köktencilik...
Köktencilikteki problem, tüm varoluşun ardında nihai bir Hakikat olduğuna inanması değildir yalnızca, aynı zamanda Hakikat'in tüm bütünlüğüyle bilinebilir olduğuna ve kişinin ya da kişilerin bunu zaten bildiklerine inanmasıdır.
şarklılar, batılı “terörizm” uzmanlıların sandığının aksine o kadar da saf insanlar değil. kimse tanrı adına konuştuğunu iddia eden ve sağa sola cennette tapulu arazi vadeden “önderlere” kolay kolay inanmaz. eğer inanıyor ya da inanıyor gibi görünüyorlarsa ve bu yolda canlarını vermeye gönüllü oluyorlarsa bunun ardında onların saflıklarından ya da cehaletlerimden başka bir saik (de) aramak gerekir. bu ise zizek’in sık sık sözünü ettiği, kişisel çıkar arayışından (ego) ya da “yüce bir amaçtan” (süperego) kaynaklananların dışında kalan, salt dürtüsel bir saik yani “id-kötülüğü” olabilir ancak. kaybedecek zincirleri bile olmayan, bencil çıkarları uğruna davranamayan çünkü bu çıkarların gerçekleşmesi ihtimalini bile göremeyen, öte yandan kendisini bu duruma düşüren dünyaya, düzene, ötekilere, herkese karşı pre-oidipal, dil-öncesi bir kin ve nefretle dolu olan madun, kendisine önerilen “cennette bir yer” masalına inanmasa bile bunu bir mazeret olarak kullanarak kendisini ve ulaşabildiği herkesi imha eder. sadece “yapabileceği için” yapar bunu: çünkü yapabileceği tek şey, kendisine bir iktidar anı sağlayan tek fiil, bu geri dönüşsüz imha fiilidir. kişisel çıkarlarının olmasına bile izin verilmeyen, kendisinden daha büyük bir simgesel düzene kelimenin tam anlamıyla ait olamayan kişi, “özne” olma gayretini tek, büyük bir eyleme topladığında, bu eylemin saiki ancak ego oluşumunun da öncesinde var olan bir dürtü yani id-kötülüğü olabilir.
Sayfa 180Kitabı okudu
Everybody Knows
Herkes bilir ki hilelidir zarlar Herkes içinden dua edip sallar Herkes bilir ki savaş bitti Herkes bilir, iyiler kaybetti Herkes bilir bu dövüş danışıklı Fakir gene fakir, zengin daha varlıklı Bu işler böyledir Herkes bunu bilir
sınıfsal özelliklerinden görece bağımsız bir biçimde “madun” olarak tanımlanan toplumsal katmanlar, tam da bu temel tanımsızlıkları yüzünden, en azından muğlak ve bir kriz anında ne yapacağı belirsiz kendilikler olarak görülmelidir. aynı tanımsızlık ve belirsizlik, onlara bir özgürlük alanı sağlar ki bu özgürlük alanı bilebildiğimiz tarih boyunca kendisini en açık biçimiyle şenlik (carnival) olarak ifade edegelmiştir. var olan sınıflı toplum yapıları içinde esas itibariyle dilsiz olan madunlar, kendilerine yalnızca şenlikte bir ifade imkanı bulabilirler. madun efendinin izin verdiği yer ve zamanda da olsa, bir şenlik çerçevesinde kendini ifade edebildiği zaman, efendinin söyleminin sınırları dışına çıkabilir. çünkü şenlik, yer ve zaman açısından efendinin izin verdiği bir çerçeveye sıkışsa da söylemi efendinin söyleminden yapısal olarak farklıdır.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
özne, özenti ile kurulur. özne, bir içerilme arzusunun ifadesi olarak var olur. özne, asla kaçıp kurtulamayacağımız dışlanmışlık duygusuna karşı oluşturduğumuz tepkilerin ve savunmaların bir toplamıdır yalnızca.
başarılı bir ulusal kurtuluş savaşı sonrası, o “ezilen halk”ın bir bölümü bal gibi de kalıcı bir hakim sınıf olarak örgütlenebilir. nitekim 20. yüzyıl tarihi bunun öyküleriyle dolu. üstelik bu yeni hakim sınıflar, eski sömürgeci ve emperyalist egemenlere göre daha insaflı, daha adil, daha akılcı olacak diye bir şart da yok. tersine birçok örnekte yeni hakim sınıf(lar)ın eski egemenlere göre çok daha vahşi bir kapitalizmin inşasında ne kadar başarılı olduğunu görebiliyoruz. ancak bir zamanların madunlarının yeni egemenlere dönüşürken asla terk etmedikleri bir şey var ki o da “madunlar söylemi”nin kendisi.
Sayfa 175Kitabı okudu
sınıflı, erkek egemen toplumlarda, yani bildiğimiz tüm insanlık tarihi boyunca, en temel ve en geniş madun (ast olan) kitlesini oluşturan kadınlardır. erkek egemenliği hiçbir zaman “penisi olanların egemenliği” olmadı. erkek egemenliği her zaman yetişkin/üretken erkeklerin egemenliğidir. üretim, dolaşım ve iletişim araçlarını kontrol edebilen bir azınlığın (fallus-iktidar sahiplerinin) egemenliğidir.
Sayfa 157Kitabı okudu
anne ve babaları klasik batı müziği, caz ya da (kemalizmden izin alabildiği ölçüde) klasik osmanlı müziği dinleyerek büyümüş ve çocukluklarında bu etkiye maruz kalmış olan 1960 kuşağı üyeleri, tepkisel olarak türkülere sarıldılar. bunun ikinci adımında da aynı türkülere “devrimci” sözler yazarak türkülerin gerçek üreticisi olan “halka” geri göndermeye çalıştılar. ancak mektup adresine ulaşmadı çünkü o türküler yaşamıyordu artık; “halk” türkü üretmiyor, türkü dinlemiyordu. yeni toplumsal yapıya uyacak yeni bir popüler kültüre ihtiyaç vardı ama dönemin dinamik, devrimci kuşağı bu misyonu üstlenmeye hevesli değildi; muhafazakarlık yapıyordu. bu misyonu o üstlenmeyince 1980’lerde başkaları üstlendi, sonucunu hep birlikte yaşıyoruz.
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
şark'ın sonu kapitalizme var(a)mayan üretim ve yaşam tarzları, hızla gelişen kapitalizmle aynı dünya içine çekilerek tahrip edilince o güne kadar kurulmuş olan öznelliğin varoluş biçimleri de dengelerini yitirir. şark'ın toplumsal yapısı işlemez hale gelerek bizi tükürmüştür içinden. geri dönmeye çalışmak şizofreniden ibaret olacaktır. ama özendiğimiz, ben-ideali olarak gördüğümüz garp'a benzeyememekteyiz bir türlü.
şark'ta ücrm-ü meşhut halinde yakalanmadığınız sürece inkar etmektir aslolan. itiraf zorla, işkence altında alınır bu coğrafyada. o da çoğu zaman gerçeği değil, işkencecilerinizin duymak istediğini söyler.
milliyetçi/ırkçı saplantılardan biraz sıyrılmış bir bakış, kendisini madun olarak görmeyen/tanımlayan tek bir etnik katliam öznesinin bile olmadığını gösterecektir bize.
Sayfa 176Kitabı okudu
kemalizm her zaman popülizmle elitizm arasında ikircikli bir konumda kalmıştır. bir yandan “köylü efendimizdir!” sloganı ile kapitalist “ulus”a karşı prekapitalist “halk” kavramını kavramını öne çıkarmış, bir yandan da bu “halk”ın üzerine onun yönlendirecek (efendinin efendisi olacak) bir seçkin grubunu yerleştirmeye çalışmıştır. “ulus-devlet”in temel kavramı olan “vatandaşlık” bu seçkin grubuna yakıştırılagelmiştir. “halk plajlara akın etti, vatandaş denize giremiyor.” özlü sözünde olduğu gibi aslında özdeş olması gereken “halk” ve “vatandaş” kavramları ayrıştırılmıştır. teorik olarak halk da vatandaştır, kuşkusuz ama vatandaşlar daha vatandaştır.
Sayfa 104Kitabı okudu
kemalizm bir yandan yerel değerlere dönüşü ama bir yandan da batı’nın kültürel değerlerinin ithal edilmesini temsil eder. bir yandan olmayan bir “ulusal değerler” kümesini yaratmaya çalışırken bunu batı’nın teknolojik, sınai ve felsefi değerleriyle temellendirmeye çalışır.
Sayfa 100Kitabı okudu
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.