Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kumpastan Tek Adam Rejimine

Cumhuriyet'in Sonbaharı

Merdan Yanardağ

En Yeni Cumhuriyet'in Sonbaharı Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Cumhuriyet'in Sonbaharı sözleri ve alıntılarını, en yeni Cumhuriyet'in Sonbaharı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Oysa Marksist politikanın çıkışında demokrasi eleştirisi yatar. Sosyalistler, 150 yıl önce demokrasilerin sınıfsal eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri gizlediği ve bir “eşitlik” yanılsaması yarattığını belirterek, toplum için eşitlik, özgürlük ve adalet talep ettiler.
Özellikle sol liberaller tarafından demokrasiye ilişkin bütün devrimci ve Marksist eleştirilerin geri çekildiği bir dönemden geçiyor Türkiye. Bir kavram ve sistem olarak demokrasilerin sınıflar üstü olduğuna dair bir efsane üretiliyor. Demokrasi neredeyse insanlığın ulaştığı son aşama ve en mükemmel rejim ilan ediliyor. Artık burjuva demokrasileri yok, sadece demokrasi vardır.
Reklam
Kapsayıcı toplum modellerine itiraz ederken, gerçekte insanlığı birleştiren ortak değerlere, görüşlere, ideolojilere, sınıf farklılıklarına, yurttaşlık bağlarına ve ulus devletlere karşı çıkan post-modernistler; bunun yerine alt kültürlere ve etnisiteye dönüşü savunur. Dini, dinsel cemaatleri, yerel kültürleri, mezhepleri, etnik farklılıkları öne çıkarırlar ve özgürlük projesini bu kesimlerle sınırlarlar. Böylece, yeni emperyalizmin zamanın ruhuna uygun olarak mekanı düzenleme operasyonlarına felsefi planda yüksek bir destek sunulur. Dünyanın kuzeyi büyük emperyalist birlik projeleri yoluyla (örneğin AB) birleşir ve büyürken, güneyi ufalanır. Görece güçlü ve sisteme direnme potansiyeli taşıyan ulus devletler parçalanır, güçten düşürülür ve daha kolay kontrol edilir hale getirilir.
Post-modernizm, modernitenin “toplumsal ilerleme” anlayışını ve tarihselciliğini de reddeder. Bir anlamda, serbest piyasa düzenini uygarlığın son aşaması olarak kabul ettiği için, kapitalizmi aşmaya yönelik her girişimi “totaliter projeler” olarak mahkum eder. Üstelik bunu açıkça değil, sinsice yapar. Tarihselciliğin reddi, insanlığın bugünü ile geçmişi ve geleceği arasındaki bağı koparır. Asıl olan bugün ve şimdidir.
Post-modernistler, aydınlanma ve modernite geleceğine karşı çıkarken, epistemolojik olarak aklın ve bilimin belirleyici konumunu reddederler. Aydınlanma geleceğinin tersine, insan aklının sınırlılığına işaret ederek, aklım ve bilimin evreni, doğayı, toplumları ve tarihi tam olarak açıklamaya yetmediğini ileri sürerler. Böylece dinsel dogmalar ve teolojik literatür bilimle aynı düzeye yükseltilir.
Türkiye’de yeni yükselen ve artık orta ölçekli olmanın sınırlarını aşarak “büyük” kategorisine giren taşra sermayesi, iktidardan ve servetten daha çok pay alma yolunun ülkeyi ABD ve Batı’nın stratejik çıkarlarına uygun şekilde düzenlemekten geçtiğini gördü.
Reklam
ABD’de muhazakar çizgide ki Cumhuriyetçiler neo-liberal ekonomi politikaların taşıyıcısıyken, Türkiye’de “muhafazakar demokrat” olduğunu söyleyen AKP aynı barbar piyasacı politikaların uygulayıcısıdır.
İnsanlık bugün bir akıl tutulması yaşıyor. Tarihsel ve kategorik olarak kapitalizmi aşamayan toplumlar, “ilerici” bir çözüm üretememenin bedelini; felsefi, ideolojik ve politik planda “gerici” dayatmalar ve çözümlerle ödüyor. İnsan aklı bir önceki döneme, ortaçağa iade edilmek isteniyor. Toplumlar çözülüyor; özgürlük anlayışı cemaatlerin, aşiretlerin, mezheplerin, dinsel ve etnik toplulukların serbestisine indirgeniyor.
Sermaye sınıfının artık insanlığa ve gezegene verebileceği iyi ve yeni bir şey kalmadı. Sosyalist blok’un var olduğu dönemde “demokrasi”, “insan hakları” gibi tezlerle ideolojik saldırı yürüten Batı, artık bu gerçeklerin kimseyi ikna edemediği koşullarda, kendi hegemonyası için toplumlardan yeni bir rıza üretmede zorlanıyor. Durum böyle olunca, bir önceki çağın kültürüne, ideolojisine, iltica ediliyor. Din yeniden keşfediliyor. İnsan aklı, kutsal metinlerle yeniden teslim alınmaya ve toplumlar bunun üzerinden dinle yönlendirilmeye çalışılıyor.
Günümüzde bir sınıf olarak burjuvazinin kendi varlığını, egemenliğini, servetini ve iktidardaki ahlaki, tarihsel, siyasal ve hatta hukuksal olarak açıklama yeteneğini yitirdiğini söylemek mümkün. Bir sınıf olarak sermaye meşruiyetini tüketmiştir. Bu nedenle kapitalizmin ve yeni emperyalizmin, giderek hoyratlaşan egemenliğini sürdürebilmek için yeniden meşruiyet üretmeye ihtiyacı vardır.
Reklam
Yeni düzenin elitleriydi onlar. Ama hadlerini de bilmeliydiler. İncelmiş hayat anlayışı ve zevklerine sahip olduğuna inanan yeni düzenin akıl hocaları olmayı sürdüreceklerini sanan bu liberal zevat, geldikleri yeni mahallenin adabına uymaya davet edildi. Açıkça azarlanır oldular, şaşırdılar. Mızmızlanmaya başladılar. Ancak ihanet ettikleri kendi hayat alanlarını savunmak için, çok geç kaldılar.
AkP-Cemaat koalisyonu, artık liberallere ihtiyaç duymayacak bir güce ulaşıp, yakın ve orta vadeli hedeflerini yakalayınca dramatik bir tablo oluştu. Toplumsal temelleri ve örgütlü güçleri olmayan liberaller bir kenara koyulmaya başlandı.
Sol liberallerin emperyalizmi yok sayma, yurtseverliği suç olarak ilan gösterme, anti emperyalist olmayı milliyetçilik hatta yabancı düşmanlığı ile eşitleme; sınıf mücadelesi yerine, Amerikan sosyolojisinden apartılmış, devlet-sivil toplum çatışmasını ya da merkez-çevre çelişkilerini yerleştirme özgürlüğü, etnisite ve dinsel cemaatlerin serbestisi olarak değerlendirme ve sınırlandırma çabaları yoğunlaşarak devam ediyor.
Geri17
118 öğeden 106 ile 118 arasındakiler gösteriliyor.