Bu müthiş işkence ismi beni birden uzak bir maziye sürüklemişti. Babamın kütüphanesinde bir çok siyasi kitaplar, tarihler arasında elime geçen Fransızca “Ermeni İhtilalleri” ismindeki kitapta bu tabire rast geldiğimi hatırlıyorum.
Kitapta, doğu vilayetlerinde Abdülhamid’in memurları tarafından Ermeni ihtilalcilerine tatbik edilen bu işkence enine boyuna anlatılıyordu.
Fındık, bir noktasından deliniyor, içi ayıklanıyor ve bu delikten birçok bit sokuluyor. İşkence edilecek adamın tepesinden usturayla bir yara açılarak bitli fındık, delik noktası iç tarafta kalmak üzere, bu yaraya sokuluyor. Bitler delikten dışarı çıkmak isteyerek kanla ve kesilmiş etle temas edince o kadar müthiş bir acı veriyor ki, en güçlü haydutlar bile gizlemek istedikleri esrarları açığa vurup kurtulmaktan başka bir şey düşünemiyorlar.
''Hayatlarını sakin, huzurlu ve güven dolu geçirmeye alışmış bizim gibi insanlar, olayların zorlamasıyla böyle birdenbire sarsıcı serüvenlere sürüklenmedikçe, yaşam karşısında ne denli bilgisiz ve deneyimsiz olduklarını anlayamazlar.''