Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Demir Bebek

Bekir Yıldız

En Eski Demir Bebek Gönderileri

En Eski Demir Bebek kitaplarını, en eski Demir Bebek sözleri ve alıntılarını, en eski Demir Bebek yazarlarını, en eski Demir Bebek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
<<Uyy herif, kara yılan dedikleri...>> <<He, ya, tirendir bu...>> <<Uyy herif, mahşer dedikleri...>> <<He ya, büyük kent dedikleri...>>
Sayfa 9 - Cem Yayınevi "Demir Bebek" adlı öyküden
Fabrika eldivenleri
Eldivenlerini çıkardı hemen. İlkbaharda buluttan kurtulan güneş gibiydi elleri şimdi.
Sayfa 13 - Cem Yayınevi "Demir Bebek" adlı öyküden
Reklam
72 syf.
9/10 puan verdi
Bu kitabı okumak için uzun zaman yeniden basılmasını beklediğimi hatırlıyorum. Elime aldığımda kitabı bir çırpıda bitirdiğimi de... Mahsun Kırmızıgül'ün Güneşi Gördüm filmindeki gurbete göç etmek zorunda olan ailenin çocuklarının, anne babaları evde yokken bebek kardeşlerini yıkamak için çamaşır makinasına attıkları o sahne, Bekir Yıldız'ın bu kitabındaki bir öyküden esinlenilmiş. Kitapta kısa kısa öyküler var. Gurbete giden Türk ailelerinin yaşadığı zorluklar ve hayata bir şekilde tutunmaya çalışırken hayat tarafından itilen garip insanların hikayeleri. Bu kitapta okuyup da çok etkilendiğim bir hikayeden dolayı nerede görkemli bir apartman yahut rezidans görsem o yapının inşaatında çalışan işçilerden birinin Bekir Yıldız'ın anlattığı karakterlerden biri olduğu gelir aklıma. Taşıdığı her bir çimento çuvalı sayesinde bir evi olan insanların bazen o çuvalda taşıyanları nasıl da leblebi gibi ezdiğini hatırlarım. Kitaptaki kısa öykülerin bu kadar akılda kalıcı olmasının sebebi, üzücü ama bir o kadar da hayatın içinden, bizden öyküler olması.
Demir Bebek
Demir BebekBekir Yıldız · Everest Yayınları · 201081 okunma
"Uyy herif, kara yılan dedikleri." "He, ya, tirendir bu." "Uyy herif, mahşer dedikleri." "He ya, büyük kent dedikleri."
Sayfa 9 - Cem Yayınevi 2.Baskı (epub)
Ne kadar çok anlatırsan, o kadar bilirim seni...
Sayfa 32 - Cem Yayınevi 2.Baskı (epub)
Yaşamak Güzel Şey Bekardeşim...
Sayfa 42 - Cem Yayınevi 2.Baskı (epub)
Reklam
"Nereden gelirse gelsin, şu otuzyedi yıllık ömründe, fabrikayı ilk kez görüyor ve ilk kez gör­ düğü yerde, çalıştırılıyordu. Ellerine baktı bir ara. Eldivenliydi elleri. Yıllarca, toprakla kardeşleşmiş derisinin üzerine geçirdiği bu plastikten eldivendi, en çok yadırgadığı. Sanki, canlı, cansız herşeyle ilişkisinin koparıldığını, yaşananla arasına bir duvar, duvardan da yüce bir kalenin örüldüğünü sanıyor­du. Ellerinin bozulmasına, hattâ asitli suda parça­lanıp yanmasına razıydı. Yeter ki, şu plastiği el­lerinin üzerinden söküp atabilsindi..."
"Narinin anası, yeni bir parçayı önünden akıp giden suya batırdı. Yaptığı iş, çift sürmekten, davar sağmaktan daha kolaydı. Ama, yorgunluğu köyün­ deki yorgunluğa hiç benzemiyordu. Başı dönüyor, otuzyedi yıldır gördüğü, bozkırların boşluğu, dağ­ların yüksekliği, gökyüzünün sonsuzluğuna karşılık, şu eldivenler, şu incecik akan kırmızımsı su, şu de­mir ve demirler gözlerini karartıyordu. Durup din­ lenmek istediğinde, bir kol uzanıyor yanıbaşından. Uzanan bu Alman koluna bakacağı sıra, önün­de kırmızı bir lâmba yanıp sönüyordu. Yaz ayların­ da, damda, avluda yattıklarında gökyüzünden kayan bir yıldızın düşüp parçalanması gelip geçiyordu ak­ lından. Ama, bu gökyüzünde parçalanan yıldız, neden bağırıyordu böyle? Yıldızlar da konuşur muy­muş? diyemeden, sesin, önündeki kırmızı ışıktan, suya batırılması gecikmiş bir parça için çıktığını anlıyordu Narin'in annesi... Sesi kesmek, kırmızı ışığı söndürebilmek için, yeniden, hep yeniden par­ çalar atıyordu suya... Ses kesilince, ışık sönünce, bu kez kendi sesi, kendi ışığı yanıyordu yüreğinde. Bunlar birbuçuk gözlü evlerinde bıraktıkları iki ço­ cuğuydu. Narin, Davut ne yapıyorlar şimdi?... Çi­kolataları var ama... Bol bol çikolataları var..."
"Hiçbir zaman mı? Hiç bir zamanımız yok çünkü. Bir an durabilsek. Bir an... Evet bir an durabilsek. her şey düzelecek. Bildikle­rimizi uygulayabileceğiz. Durmak yok ama. Koş... Biraz daha hızlı... Geç kalacağız, sıramıza girmeğe. Şu bir kaç saniyelik gecikme... Yağmurda güçleş­tiriyor herşeyi... Neden durulmuyor? Yürüyen, ko­şan, dönen bir çarkın içinde doğmuşuz. Durmayı se­ziyoruz. Ama bilmiyoruz. Bir meydanda, bir araya, bir saniye gelebilsek, düzeltebiliriz herşeyi. Savaş­ lara da engel oluruz. Savaşlara mı?... Koş... Sonra konuşuruz. Utanılacak bir şey. Biz biliyoruz herşeyi. Bile bile katılmak... Katıldığımız için sus payını al­mak..."
Bilip de bir şey yapmamak, bilmemekten daha acıdır...
Sayfa 48 - Tank ve TanklarKitabı okudu
71 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.