Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Demir Köprü

Kamuran Şipal

Demir Köprü Sözleri ve Alıntıları

Demir Köprü sözleri ve alıntılarını, Demir Köprü kitap alıntılarını, Demir Köprü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Büyük kent, büyülü kent. Büyü onca yıl bozulmadan kaldı. On- ca yıl büyülü kentte bir başkası onun yerine yaşadı, onun yerine kararlar alıp imzalar attı altına. Onun yerine evet dedi, hayır dedi, onun yerine el kaldırdı, onun onaylamadığı eylemlere kalkıştı, evlendi onun yerine, onun yerine boşandı, ona sormadan sözler verdi, verilmiş sözlerden caydı. Bir büyü, sevgisizlikten örülmüş, ateşten bir gömlek gibi yıllar yılı taşındı sırtta...
Bazı sözler hep sarıp sarmalar.
Sözlerinde hep beni yatıştırıp okşayan bir hava vardı. Aynı paylayıcı sözler ağzından çıkar çıkmaz sertliğini yitirir bana gelene kadar geride bıraktığı yolda tüm sevecenlikleri içine alarak ipekten bir tül gibi beni sarıp sarmalardı.
Reklam
Gerilerde kalan yaşamıma bir göz atmaktan kendimi alamıyorum. Bir dizi yanılgının tutsaklığında yaşanmış yıllar. Yaşamakla yaşamamak arasında. Nasılsa içine düşülmüş cangıl ortasında sağa sola savrulmalar, bocalayışlar, kuşkular, bir türlü bir yol ele geçirip dışarı çıkamayış. Ve hep sorulan soru: Ben buralara nereden geldim?
Hep annemden uzaklaşmaya annemle aramdaki gizemli köprüyü yıkmaya çalışmış ama ben bunun için çaba harcadıkça anneme daha çok yaklaşmıştım.
Bana da ikide bir kaç diyordu bir ses, kaçıyordum; kaça kaça bitkin düşmüştüm. Çember daraldıkça daralmıştı. Ama hâlâ kaç diyordu ses. Durma kaç! Ama kaçılacak neresi kalmıştı? "Bir devenin karnı yarılıp içine girsem, yine de arayıp bulurlar beni" denmemiş miydi! Eninde sonunda yakalanıp bıçak altına yatırılacak kurbanlık bir koyun gibi görüyordum kendimi. Bıçak İsmail'i kesmemişti ama beni kesmeyeceğine ilişkin bir şey söylenemezdi.
Sanki onca yıl bu yabancı kentin tüm yükünü tek başıma sırtlanmışım gibi bir hafiflik salıyor içime. Gerilerde kalan yaşamıma bir göz atmaktan kendimi alamıyorum. Bir dizi yanılgının tutsaklığında yaşanmış yıllar. Yaşamakla yaşamamak arasında.. Nasılsa içine düşülmüş cangıl ortasında sağa sola savrulmalar, bocalayışlar, kuşkular, bir türlü bir yol ele geçirip dışarı çıkamayış.. Ve hep sorulan soru: Ben buralara nereden geldim?
Reklam
Oyunla geçirilmiş, hep bir başkası olarak yaşanmış bunca yıl!.. Yaşamakla yaşamamak arasında yaşanmış...
Sayfa 102Kitabı okudu
Yine de aradığını bulamamak..
Gözyaşı. Ne kadar çok! Acılar görmezden gelinmiş, oğluna evin erkeği gözüyle bakan bir annenin özverilerine senin olsun denilip, zamanla bir yük gibi omuzlarda duyumsanan sevecenliklere katıksız bir vefasızlık örneğiyle sırt çevrilerek yollara düşülmüştür. Onca zaman üzerine titrenen bir fidan büyüyüp ağaç olmuş, sonunda meyvelerini vermeye başlamıştır: zehir zemberek meyveler. Anne sevgisinin dipsiz derinliklerine kök salan bir ağaç yerinden sökülüp alınmış, harcanan onca çabalara karşın başka sevgilerde, yabancı topraklarda kök salmak bir türlü sağlanamamıştır.
Sayfa 102Kitabı okudu
Henüz tüm belirginliğiyle kendini açığa vurmamış rezil koşulların ön utancının yaşandığı herkesçe bilinmekteydi. Nereden kaynaklandığı belirsiz bir korku insanları çemberi içine almış, çember giderek daralıyordu. Süte su katılmaya başlanmış, yalan söylemelerin sanıldığı kadar güç olmadığı anlaşılmıştı.
Bir dizi yanılgının tutsaklığında yaşanmış yıllar. Yaşamakla yaşamamak arasında.
Reklam
Daha fazla bekletmek istemiyorum annemi. Dudaklarındaki gülümseme solmadan karşısına geçip benden istediği şeyi yapamadığım için bağışlanma dileyeceğim. Gökten inecek salıncağa bensiz tek başına binip bu yolculuğa çıkacağı için annemin ne kadar üzüleceğini biliyorum. Yakında, anne, diyorum kendi kendime. Yakında, anne, yakında! Bana inanacak mı bilmiyorum.
Sayfa 106Kitabı okudu
Ertelemelerin, omuz silkmelerin, burun kıvırmaların, dudak bükmelerin, birkaç satırlık mektuplara üşenmelerin, vadesi çoktan dolmuş yolculukların zahmetini bir türlü üstlenmek istemeyişlerin savunulacak yanı var mıdır! Bereketli topraklar dururken çorak yerlerde kök salmaya yeltenmelerin, pencerelerin gerisinden dışarıları seyretmelerin, uzanan elleri geri çevirmelerin, sonra da oturup ağlamaların ve bu oyunu yıllar yılı sürdürmenin saçmalığı ortada değil midir!
Sayfa 105Kitabı okudu
Yaşanmış tüm tatsız yaşantıların sorumluluğunu üzerine yıkabileceğim bir suçlu aramış, suçlunun kendimden başkası olmadığını hayli geç anlamıştım. Şimdi gerilere baktıkça, bütün yaşamım gözüme bir oyundan farksız görünüyordu. Oyun oynamaktan gerçek hayatı yaşamaya fırsat bulamamıştım. Sevgilerin nazenin çiçekler gibi titiz bir bakım ve ilgi gerektirdiğini görmezden gelmiş, gözlerim açılınca da iş işten geçmişti. Bir başkasıyla, başkalarıyla yaşamaların yükünü gözümde fazla büyütmüş, üzerimden yük kalkınca da ayaklarım yerden kesilip boşlukta kalakalmıştım.
Mutlu olmaktan çok mutsuz anlarla, düşler, düş kırıklıkları, kısa süreli sevinçler, uzun süreli üzüntülerle, ama en çok korkularla geçen bunca yıl. Hep annemden uzaklaşmaya, annemle aramdaki gizemsel köprüyü yıkmaya çalışmış, ama ben bunun için çaba harcadıkça anneme daha çok yaklaşmıştım.
Büyük kent, büyülü kent. Büyü onca yıl bozulmadan kaldı. Bir büyü, sevgisizlikten örülmüş, ateşten bir gömlek gibi yıllar yılı taşındı sırtta. Bir büyülü fanusta yaşandı yıllar yılı..
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.