Bindiler de çektiler gittiler, o iyi insanlar, o dünya güzeli atla ra... O yiğitler, o her birisi kaplan örneği şahinler, o ceren gibi atla ra bindiler de başlarını aldılar gittiler. Bir daha, bir daha hiç gelmeyecekler. Hiç, hiç, hiç! Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. Şu dünyanın yaşaması müşkül hal ilen. Bin iyiyi bir kötüye kul eden...
Yapayalnız kimsesiz. Hem de çaresiz. Yalnızlığı, çaresizliği yüreğinin başında ağılı bir hançer yarası gibi... Çaresizlik, hem de boşluk.
Yanıyor yüreğim. Eskiden, daha korlu, daha beter, delirten, yüreğim ne güzel yanardı. İçimde bir ateş harmanı. Keşki şimdi de öyle olsa. Yansa yüreğim, acisa, korksam. Ölüm gibi, ölümden beter, korksam yüreğim dayanamasa. Orta yerinden çat diye çatlasa, tam ortasından, Sabırtaşı gibi...
Şu dünyada her bir yaratığın tutunacak bir dalı var, insanın yok. Şu dünyada yalnız olan, kimsesiz, çaresiz olan yalnız be yalnız insandır. Herkesin, her şeyin yaşaması, ölümsüzlüğü var, insanın yok. Ağaç, kuş, otlar, böcekler, yılanlar çiyanlar, hiç birisi, hiç birisi yok olmuyor. Ama insan yokoluyor. Çünkü insan kendinde başlayıp kendinde bitiyor.
Bu kadar yalnızlık, bu kadar kimsesizlik yalnız be yalnız Allaha mahsustur.
İnsanın kendi kendine acıması... Kendine acımakta bir sığınma. bir aşağılanma, bir yaltaklanma, bir güçsüzlük var gibi.