Demirel Dönemi - 12 Mart Darbesi: 1965-1971 Gönderileri
Demirel Dönemi - 12 Mart Darbesi: 1965-1971 kitaplarını, Demirel Dönemi - 12 Mart Darbesi: 1965-1971 sözleri ve alıntılarını, Demirel Dönemi - 12 Mart Darbesi: 1965-1971 yazarlarını, Demirel Dönemi - 12 Mart Darbesi: 1965-1971 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şimdi bu tesisin sahibi mi aranıyor?... Ne bugünkü beyanlar ne de sizin arşivinizdeki mektup <Özal'ın bu eserleri kendisine mal eder görünen mektubunu amaçlıyor> sanki bir meçhul ortada varmışçasına bir hakikati ortaya çıkarmışçasına sarfedilen gayretler, bu tesisi bir sahip bulmaya yetmez. Eser, milletindir.
İsmet Paşa kalabalığa doğru konuşuyordu. Yeni önder Demirel'e bir salvo atışı daha yapmak gereğini duydu ve AP önderinin Bediüzzaman Nursi'nin adamlarından biri olduğunu söyledi. İnönü konuşurken, kalabalığın ta gerilerindeydim. Bir ağacın gölgesindeydik. Önümde de iki köylü İsmet Paşayı dinliyordu. İsmet Paşanın bu sözleri söylemesinden hemen sonra, biri ötekine baktı ve kalk gidelim anladık dedi. Bu tür suçlamaların aranılan hedefi bulmadığı, amacı çok saptırdığı ortadaydı. Aydın kesimler, siyasal kadrolar dışındaki egemen güçler, Demirel'i tanımadıklarından ötürü ne denli kuşkucu olurlarsa olsunla öndere karşı bu tür suçlamaların halk arasında fazla değeri olmuyordu.
Geçmişte yatan, ama belgelere, kesin verilere dayanan gelişmeleri geniş biçimde ele almadıktan sonra, geleceğe daha doyumlu bakabilmenin yolunu nasıl açacaktık?..
Medeni eserler kimsenin değil, milletindir. Çünkü milletin parası ile yapılırlar.
Medeni eserleri siyasi iktidarlar icra ederler. Milletin parasını neden başka yerlere değil de buralara sarfetmiş olmanın vebalini böylece yüklenirler.
27 Mayıs Darbesi'nden sonra ilk seçimle iktidara gelen AP ile Demirel'in Muhtıra'ya kadar olan hikayesi anlatılıyor. Serinin diğer kitapları gibi bu da olayları içerden takip etme olanağına sahip olan Arcayürek tarafından yazıldığı için çok kıymetli. Arcayürek o kadar içinde ki olayların askerin müdahale edeceğini Demirel'e söylüyor ama ikna edemiyor.
Dönemle ilgili çok kapsamlı bir kitap olmuş. Çok deteya girmemiş ama dönemi ana hatları ile anlayabiliyorsunuz okudukça. Çok deteylı olsa tabi ki daha hoş olurdu ama o zaman da hacmi çok artardı kitabın. İçerik olarak neler var ondan bahsedeyim.
Hikaye Demirel iktidarının başlangıcıyla başlıyor. Genellikle Demirel tarafından yapılan yorumlar var. Çoğunlukla onun gözünden görüyoruz olayları. Dönemin Türk Sovyet ve Türk Amerikan Görüşmelerinin gizli tutanaklarının bazıları da var kitapta. Gelen darbenin nasıl ve ne şekilde geliştiği olaylarla anlatılmaya çalışılmış. Darbe günü olanlar yine Demirel'in görüşleri ile anlatılmış. 68 öğrenci olayları hakkında detay yok. Kanlı Pazar hakkında detay yok. Şöyle bir değinip geçiyor. Ama Arcayürek serinin diğer kitaplarında olduğu gibi bir dönemi anlatırken başka dönemlere de girebiliyor ara ara. Belki altıncı ciltte yer verebilir.
Yakın tarihimizle ilgileniyorsanız mutlaka göz atmanızı tavsiye edeceğim bir seri Cüneyt Arcayürek açıklıyor serisi. Bilgi yayınevi neden yeni bir baskı yapmıyor anlamış değilim...
Arcayürek'in 1947-2000 arası Türkiye iç siyaset tarihini anlattığı 20 kitaplık serisinin bu 5. bölümü 1965-1971 arasını irdeliyor. Ele aldığı konular; siyaset sahnesine girişinden kısa süre sonra ülkenin en genç başbakanı olan Süleyman Demirel ve onun ilk hükümet dönemiyle beraber kişiliği, ülkeyi 12 Mart muhtıra hareketine götüren Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, kısa bölümlerle Türkiye'nin ABD ve SSCB ile ilişkileri ve nihayet 12 Mart'a giden yol. Her zaman Demirel'le daha fazla içli dışlı olan ama genel olarak bir Demirelci olmayan Cüneyt Arcayürek zaman zaman objektifliğine halel getirse de kitabı bu bilgiyle beraber okuyunca değerlendirmeyi daha doğru yerden yapmak mümkün. Yakın tarih okurları için bu kitabın 12 Mart muhtırasının belgeseli olmadığını belirteyim. Başından sonuna kadar karşı olduğum 12 Mart'a muhtıranın hedefi olan hükümetin cephesinden bir bakış demek daha mümkün. Ayrıca olayın dış boyutunu ve CIA etkisini de bu kitapta bulamıyorsunuz. Bu ayrıntı için aynı yazarın Darbeler ve Gizli Servisler kitabına yahut Murat Yetkin'in kitaplarına yönelmek gerek.
TBMM'deki yeminine bağlı kalacağını, Başbakanın tüm uyarılarına karşın, Ordudan herhangi bir davranışın gelemeyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Sunay, bir gece öncesi durumu Başbakanına iletmemişti.
Batur, bana yaptığı açıklamalarda "12 Mart'la CHP fikirde birdir" demiş, "Halk Partisinin demokratik yoldan yapmak istediğini, 12 Mart'ın zorla yaptırmayı tercih ettiğini" de söylemişti.
Biz, artık ihtilal bekçiliğinden usandık. Kim milletin elinden neyi alacaktır? .. Bir millet, dışa karşı 'istiklal' içinde olacak, kendi içinde esir diye düşünülebilir mi? .. Bir millet sürekli olarak kendi ordusunun korkusu içinde yaşayabilir mi?
... "Bağımsız Türkiye" diyorlar; "NATO'dan çıkalım" diyorlar; "Türk Halklar, Hora Kürdistan" diyorlar; "Altıncı Filo defol" diyorlar. Sonra, "Düzen bozuktur" diyorlar. Ancak, hemen arkasından ne istediğini de söylüyor. "Marksist düzen istiyorum" diyor. Bu Anayasa varken böyle bir şey olanaklı mı? Neyi yaparsak bunları sustururuz? .. Plana göre yapılan kalkınma başarıyla yürümektedir. Türkiye, OECD raporuna göre, Japonya'dan sonra 68 devlet içinde kalkınma hızı bakımından ikinci gelmektedir. Yakınma nedendir? ...
Olaylar ideolojiktir. Marks'ı egemen kılmadan bunları susturamayız. Ülkemizde anarşi bayraktarları yeni değildir. Mustafa Suphi, Sabahattin Ali, Serteller, Boranlar, bunlar ne oldu? .. Bir bölümü öldü. Nasıl öldü? .. Nazım Hikmet hapse girdi ve çıktı. Bütün bunlar, günün koşulları içinde 'zor' yöntemler ile yapıldı.
Bugün böyle bir yöntem uygulanamaz. Açık rejimdeyiz. Her şey açık olacak.
Aydınlara gelmek istiyorum. Dünyada özgürlüğün önderliğini her zaman aydınlar yapar. Bizde ise, tersine oluyor.
Eğitim özgürlüğü saldırıya uğrayıp zedelenince aydın özgürlüğü koruyacak yerde, anarşi taraflısı oluyor. Bu, olmaz.