3 öyküden oluşuyor kitap. öyküler beni öyle içine aldı ki gerçekten yaşanmış olayları okuyorum gibi hissettirdi üçü de. ilk öyküde deniz kıyısında, o güneşli havada gezdirdi beni, sonra hiç beklemediğim çarpıcı bir olay dinledim balıkçıdan. ikinci öykü olan “pierre grassou” bir ressamla ilgiliydi, gizli başyapıt’ı okuduğum için balzac’ın yine resimle ilgili yazdığı bir öyküyle karşılaşınca ÇOK heyecanlandım. vasat ama azimli bir ressamın hikayesiydi bu. genel olarak alaycı bir anlatım varken insanların bu ressama karşı hissettikleri çok gerçek ve biraz da acımasız bir şekilde koyulmuş ortaya. flaubert okurken benim kalbimi çok kıran o olayların ve kişilerin hiç romantize edilmediği her şeyin çok sıradan olduğu anlatım burda da bana huzursuzluk vermeyecek derecede vardı. flaubert, balzac’tan esinlenmiş aslında zaten. ben okuma sıramdan dolayı böyle hissedip ters yöne doğru bir benzetme yaptım. son öykü diğer ikisi kadar favorim olmayan başkarakterin don juan olduğu fantastik bir öyküydü. toplam 93 sayfaydı, ben severek okudum öneriyorum