Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Devlet ve Hukuk Üzerine

Karl Marx

En Eski Devlet ve Hukuk Üzerine Gönderileri

En Eski Devlet ve Hukuk Üzerine kitaplarını, en eski Devlet ve Hukuk Üzerine sözleri ve alıntılarını, en eski Devlet ve Hukuk Üzerine yazarlarını, en eski Devlet ve Hukuk Üzerine yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Egemen sınıfın düşünceleri, her çağda, toplumun egemen düşüncelerini oluşturur. Çünkü toplumun yönetici maddi gücünü oluşturan sınıf, aynı zamanda o toplumun yönetici manevi, fikri gücünü de oluşturur. Maddi üretimin araçlarını elinde tutan sınıf, düşünce üretiminin araçlarını da denetler. Böylece, düşünce üretiminin araçlarından yoksun bulunanların görüşleri, bu araçlara sahip bulunan sınıfın egemenliği altına girer. Egemen düşünceler, düşünceler olarak kavranan egemen maddi ilişkilerden, eş deyişle, egemen maddi ilişkilerin düşünsel yansısından başkaca bir şey değildirler. Bu nedenle, egemen düşünceler, aynı zamanda, bir sınıfı egemen sınıf durumuna getiren ilişkilerin de bir anlatımı, yani o sınıfın egemenliğini dile getiren düşünceler de olurlar.
Sayfa 15 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Dini insan yaratır; yoksa din insanı yaratmaz. Aslında din henüz kendini bulamamış ya da kendini sonradan yitirmiş insanın saplantısıdır. Din halkın afyonudur. İnsan dini yaratırken tersyüz edilmiş bilincini yansıtır. Sonuçta din insan beyninde başı üstüne çevrilmiş dünyanın genel kuramı, ansiklopedik özeti, popüler algısı, manevi ekseni, meşruluk dayanağı ve resmi onayı halini alır. Öyleyse dine karşı mücadele aslında bu çarpıtılmış dünyaya karşı mücadele ile örtüşür. Bilimin görevi bu gerçekdışı dünyanın gerçek içyüzünü ortaya koymaktır. Felsefenin başlıca görevi de insanın kendisine yabancılaşmasının kutsal biçiminin, yani "dinin” foyasını ortaya çıkardıktan sonra, kendisine yabancılaşmasının kutsal olmayan biçimlerinin, yani "devletin ve hukukun” foyasını ortaya çıkarmaktır. İşte bu görev yerine getirildiğinde, cennetin eleştirisi dünyanın eleştirisine, dinin eleştirisi hukukun ve devletin eleştirisine, din bilgisinin eleştirisi de siyasetin eleştirisine dönüşecektir.
Sayfa 18 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar fakat diledikleri gibi de yapamazlar; kendi seçtikleri koşullar altında değil, fakat geçmişten gelen maddi koşullar altında yaparlar.
Sayfa 28 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Modern karı-koca ailesi, kadının üstü açık ya da kapalı ev köleliği üzerine kurulur. İşte, modern toplum, adeta kendi moleküllerini oluşturan bu tip ailelerin bir araya geldiği bir kitledir. Günümüzde erkek, çoğunlukla, hiç değilse varlıklı sınıflarda, aile geçindirip besleyen kişi olmak zorundadır. Buysa, ona, hiçbir hukuki ayrıcalıkla desteklenmeyi gerektirmeyen bir egemenlik konumu kazandırır. Aile içinde, erkek burjuva, kadınsa proleter rolündedir... Kadın açısından bir cürüm sayılan, en ağır yasal ve toplumsal sonuçlara yol açan bir kaçamak, erkek açısından yüz ağartıcı ya da olsa olsa zevkle taşınan hafif bir ahlaki leke sayılır...
Sayfa 42 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Toplum daha fazla geliştiğinde, yasa da dar veya geniş kapsamlı bir hukuk sistemine dönüşür. Bu hukuk sistemi daha da karmaşıklaştığı zaman, sistemin terminolojisi de toplumsal yaşamın sıradan ekonomik koşullarını dile getiren terminolojiden uzaklaşır. Bu hukuki sistem, varoluşunun ve sonraki gelişiminin nedenlerini süregelen ekonomik koşullarda değil de kendi iç mantığında ya da isterseniz "irade kavramı”nda bulan bağımsız bir öğe olarak gözükür. İnsanlar, tıpkı hayvanlardan türemiş olduklarını unuttukları gibi, hukuklarının da kendi ekonomik yaşam koşullarından kaynaklandığını unuturlar.
Sayfa 54 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Hegel'in toprağın özel mülkiyetine ilişkin çözümlemelerinden daha gülünç bir şey olamaz. Ona göre, birey sıfatıyla insan, kendi iradesine dış doğanın ruhu olarak gerçeklik kazandırmalı ve dolayısıyla doğaya kendi özel mülkiyeti diye sahip çıkmalıdır. Eğer birey olarak insanın kaderi bu olsaydı, o zaman her insanın kendisini birey olarak gerçekleştirebilmesi için toprak sahibi olması gerekirdi.
Sayfa 82 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Reklam
işçi ne kadar fazla zenginlik üretirse, işçinin üretimi ne kadar fazla artarsa, kendisi de işte o kadar yoksullaşır. İşçi ne kadar çok değerli mal yaratırsa, kendisi de o kadar değersiz bir mala dönüşür. Mal âlemine değer katılmasıyla insanlık âleminin değerini yitirmesi de orantılı olarak artar. Emek sadece mal üretmez; aynı zamanda kendini ve emekçiyi de genelde mal ürettiği ölçüde bir mal olarak üretir. Bunun anlamı şudur: Emeğin ürünü olan nesne, emeğin karşısına, ona yabancı, üreticiden bağımsız bir güç olarak çıkar. Emeğin ürünü, nesnede saptanmış, maddeleşmiş emektir. Emeğin yaşama geçirilmesi demek onun maddeleştirilmesi demektir. Emeğin böylesine maddeleşmesi, ekonomi politik alanında işçinin yoksullaşması demektir; maddeleşme işçinin ürettiği nesnenin kölesi olması demektir; nesnenin başkası tarafından sahiplenilmesi de işçinin yabancılaşması demektir.
Sayfa 109 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Bütün toplum tarihi sınıf mücadelelerinin tarihidir. Efendi ile köle, patrisyen ile pleb, derebeyi ile serf, lonca ustası ile kalfa, sözün özü, ezen ile ezilen, sürgit birbirlerine hasım olmuşlar, kimi zaman alttan alta, kimi zaman açıktan açığa aralıksız bir mücadele sürdürmüşlerdir. Bu mücadele, her seferinde, ya bütün toplumun devrimci dönüşümüyle ya da mücadele eden sınıfların hep birlikte yok olmasıyla sonuçlanmıştır.
Sayfa 124 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Kendisinden önce topluma egemen bulunan sınıfın yerine geçen her yeni sınıf, amaçlarına ulaşabilmek için, kendi çıkarlarını toplumun bütün üyelerinin ortak yararı (kamu yararı) diye takdim etmek zorunda kalır.
Sayfa 139 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Tarihsel gelişimin akışı içinde, sınıf karşıtlıkları ortadan kalktığı ve tüm üretim hep bir araya gelen bireylerin elinde toplandığı zaman, kamu iktidarı da siyasal niteliğini yitirecektir. Siyasal iktidar, aslında bir sınıfın başka bir sınıfı baskı altında tutmak için örgütlenmiş gücüdür. Eğer burjuvazi ile mücadelesi sırasında, proletarya, koşulların baskısıyla, kendisini bir sınıf olarak örgütlemek zorunda kalırsa, eğer bir devrim ile kendisini egemen sınıf haline getirirse ve bu sıfatla da eski üretim ilişkilerini zorla ortadan kaldırırsa, işte o zaman, bu üretim ilişkileri ile birlikte, sınıf çelişkilerinin ve genel olarak sınıfların varlık nedenlerini de ortadan kaldırmış ve böylece kendi sınıf egemenliğini de tasfiye etmiş olacaktır. O zaman sınıfları ve sınıf çelişkileri ile eski burjuva toplumunun yerini öyle bir birlik alacaktır ki bu birlikte, her bir insanın özgürce gelişmesi, bütün insanların özgürce gelişmesinin ön koşulu olacaktır.
Sayfa 190 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
325 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.