Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dil Felsefesi Sözlüğü

Atakan Altınörs

Dil Felsefesi Sözlüğü Sözleri ve Alıntıları

Dil Felsefesi Sözlüğü sözleri ve alıntılarını, Dil Felsefesi Sözlüğü kitap alıntılarını, Dil Felsefesi Sözlüğü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
sincerity condition, condition de sincérité | içtenlik koşulu
... birisinden bir şey yapmasını rica eden kişi, bunun yapılmasını arzuladığını; birisine bir şey yapmaya söz veren kişi, bunu yapmaya gücü olduğunu dışavurur. Örneklerde sırasıyla, o şeyin yapılmasını arzulamadığı hâlde ricada bulunan ya da yapacak gücü olmadığı halde söz veren kişi, içtenlik koşulunu ihlâl etmektedir.
Sayfa 42
Humboldt, konuşmanın düşünceyi yaratan bir fenomen olduğunu savunmuştur. Ona göre yaşam olaylarını dilden ayırmak mümkün değildir. Tarih de böyle olayların ardışıklığı olarak dilden bağımsız düşünülemeyecek bir gelişim sürecidir. Humboldt, insan topluluklarının ulus niteliği kazanmasında dil ortaklığının önemli bir belirleyici olduğunu düşünmektedir.
Sayfa 41
Reklam
Esperanto*
Yapay dillerin en tanınmışı. Polonyalı doktor L.L. Zamenhof tarafından Fransızca, Latince, Almanca, İngilizce gibi dillerden alman ve çoğu bu dillerde ortak olan sözcüklerle oluşturulan Esperanto, 16 temel dilbilgisi kuralına dayalıdır.
Sayfa 30
extralinguistic, extralinguistique | dil-aşırı
I. Bir sözceleme eşlik eden tonlama, vurgu gibi öğelerin ortak niteliği. II. Bu tür öğeler yardımıyla aktarılan ileti.
Sayfa 21 - boş bir anlatıdır ama ses bas-baritondur, kurtarır.
Gösteren ve gösterilen. Bir sözcüğün göstereni, onun kavramsal içeriği ya da dış dünyadaki nesne karşılığı dışında kalan işitsel öğedir. Örneğin, ‘ağaç’ sözcüğünün gösterileni ağaç imgesi ya da idesi iken, göstereni ‘a/ğ/a/ç’ sesleridir.
Sayfa 37 - seméion.
Tümce atomculuğu | phrase atomism, atomisme de phrase
Sözcük atomculuğunun karşıt kavramı olarak, anlam araştırmasına sözcüklerden değil tümcelerden başlanması gerektiğini savunan yaklaşımların ortak adı. Frege, Russell, Wittgenstein ve Viyana Çevresi filozofları gibi göndergeci çözüm taraftarları, tümce atomculuğu çizgisinde yer almaktadır. Onlara göre tamamlanmış, doymuş bir imleme sahip en küçük dilsel ifade birimi tümce ya da önermedir. Yalnız başlarına alındıklarında belirli betimlemelerin bile tamamlanmış bir anlama sahip olmadıklarını, ancak belirli bir gönderme anlatımı içinde bu niteliği kazandıklarını belirtmektedirler.
Sayfa 79
Reklam
allusion, implicitation | anıştırma
Grice’a göre insan iletişiminin “en az çaba ile en çok iş” şeklinde formüle edilebilecek bir tutum ilkesinin gerektirdiği bir özelliği olarak, genellikle söylenmiş olan şeyden fazlası iletilmek istenir. Grice, uylaşımsal anıştırmalar ile karşılıklı konuşmadaki bir defalık anıştırmaları birbirinden ayırır. Örneğin, “o kadın İtalyan, ama sarışın” diyerek, İtalyanların genellikle sarışın olmadığının uylaşımsal olarak kabul gördüğü ima edilmekteyken, bir lokantanın önünde A kişisi “param yok” dediğinde ve B kişisi ona dönüp “ az ileride otomatik para çekme makinesi var” biçiminde yanıt verdiğinde, B, A’nın bir banka kartı olduğu ve hesabında da para bulunduğuna anıştırma yapmaktadır. Bu gibi durumlarda söylenmeyen şeye “anıştırma” adı verilmektedir. (Bkz. tutum ilkesi)
Sayfa 6
Ockham’s rasor, rasoir d ’Ockham | Ockhamlı’nın usturası
Ockhamlı William’in “nesnelerin sayısını gerekmedikçe çoğaltmamak gerekir” sözüyle özetlenebilecek ontolojik ekonomi ilkesi. William bu ilkesiyle, dilde var olanlar ile gerçeklikte var olanlar arasındaki ayrımı gözden kaçırmamak gerektiğini hatırlatmayı denem ektedir. Bir başka deyişle (Ortaçağ’daki yaygın bir karıştırmayla) her özel ada karşılık gelen bir varlık [entity] aranmaması gerektiğini bu ilkeyle dile getirmektedir.
Sayfa 57 - her yerde karşıma çıkıyor.
Kratylos*
Platon’un, adlandırma probleminin tartışıldığı sokratik diyalogu. Diyalogda irdelenen iki ana sav, doğalcı ve uylaşımcı tezlerdir. Nesnelerin adlarının onların doğasından kaynaklandığını savlayan özcülük ile nesnelerin insanlar arasındaki uylaşımlara bağlı olarak adlandırıldığını öne süren adcılık tezleri, gerçekte sofistlerin daha geniş bir problem alanında kullanmış oldukları thesei / physei ayrımına dayanmaktadır.
Sayfa 50
Thesei / physei ayrımı
Sofistlerin ortaya attıkları bir ayrım olan thesei / physei ayrımı, en genel tanımıyla doğal nedenselliğe bağlı olan fenomenler (physei) ile insanlar arasındaki uylaşımlara bağlı olan bir takım kuramların (thesei) olumsallığı arasındaki farkı belirtmektedir. Sofistlerin bu ayrımının diİ felsefesine en önemli katkısı, kendilerinden önceki filozoflarca savunulmuş kültürmerkezci (etnosantrik) dil anlayışının terk edilmesi olmuştur.
Sayfa 78
40 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.