"Bir dili konuşanların, başka bir dili konuşanlara doğal gelen özel bir biçimde akıl yürütmeyi imkansız ya da zor bulduğunu şimdiye kadar hiç kimse örnekleyemediğine göre, dilin düşünce üzerindeki diğer etkileri sıradan, sıkıcı hatta entipüftendir."
Talmud şöyle der diye başlıyor eser “Dünyevi kullanıma layık dört dil vardır şarkı için Yunanca, savaş için Latince, ağıt için Süryanice ve gündelik konuşma için İbranice bu giriş cümlesi öyle etkili öyle ilgi çekiciydi ki okuyucuyu adeta kitaba çekmek için Bir halat işlevi görüyorduBir halkın dilinin onun kültürünü ruhunu düşünce tarzlarını
"Özünde iki gözle değil, üç gözle görürüz. Vücudun iki gözü ve onların arkasındaki zihin gözü. Ve renk duyusunun tarihsel-kültürel olarak ilerleyip gelişmesi bu zihin gözünde gerçekleşir."
"Bir bilim insanının dediği gibi, yalnızca ufak bir mübalağayla, bizim trikromatik renkli görüşümüzün kimi meyve veren ağaçların çoğalıp yayılmak için icat ettikleri bir araç olduğu söylenebilir."
"Gladstone, Homeros'un ayrıntısız renk terimleri dağarcığının göz anatomisinin gelişmemiş durumunun yansıması olduğunu düşünüyordu. Biz ise son birkaç bin yılda gözün anatomisinin hiç değişmediğini, buna rağmen ayrıntılı renk terimleri dağarcığımızın aşıladığı zihin alışkanlıkları sayesinde kimi ince renk ayrımlarına daha duyarlı hale gelmiş olabileceğini biliyoruz."
"Her geçen yıl bütün dillerin esas olarak İngilizce ya da İspanyolca gibi işlediği fikri gerçeğe daha yakın hale geliyor. Pek yakında 'standart ortalama Avrupalı' tarzının insan dillerinin tek doğal modeli olduğu iddiası olgularla doğrulanabilir hale gelecek, çünkü ondan kayda değer ölçüde ayrılan dil kalmayacak."
"Akademik tartışmalarda adet olduğu üzere, anlaşmazlığın büyük kısmı, iyi tanımlanmamış terimler üzerine ağız dalaşından ibaret: Dilin etkisi 'bilişsel yetileri yeniden yapılandırmaya' (artık bu ne anlama geliyorsa) yetecek kadar güçlü müdür? Olgusal düzeyde ise deneylere karşı getirilen ana itiraz, seçilen çözümün deneyin yapıldığı fiziksel ortamdan kolayca etkilenebileceği yolundadır."
"Evrenini Akdeniz ile Kuzey Denizi arasındaki toprak parçasıyla sınırlayan birinin 'evrensel din' veya 'evrensel yiyecek' üzerine nasıl yanıltıcı fikirlere kapılacağını bir düşünün. Böyle biri değişik Avrupa ülkelerini gezebilir ve bu ülkelerin arasındaki büyük farklılıklardan etkilenebilir: Kilise mimarileri bambaşkadır, ekmek peynir hiç de aynı tadı vermez. Ama daha uzaklara, kiliselerin, ekmeğin ve peynirin bulunmadığı yerlere gitmediği sürece, bu Avrupa-içi farklılıkların esasen aynı dinin ve aynı mutfak kültürünün önemsiz çeşitlemeleri olduğunun farkına varmaz."
"Duyusal ve motor süreçlerin ve temel beyin etkinliklerinin derece olarak bireyden bireye değişmekle birlikte, ırktan ırka hemen hemen aynı kaldığı sonucunu çıkarmakta muhtemelen haklıyız."