Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Rabiatü'l Adeviyye Romanı

Dinle Rabia'nın Dilinden

Sadiye Erol Aykaç

Dinle Rabia'nın Dilinden Hakkında

Dinle Rabia'nın Dilinden konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Bir Rabia geldi, aşka düştü, bir daha da onu gören olmadı… "Ey Basralılar! Ey iman etmiş kardeşlerim! Sakın cennet umuduyla ibadet edip cenneti ateşe vermeyin ve sakın cehennem korkusuyla ibadet edip ateşi harlamayın. Allah'ın hükmüne razı olan, cennet cehennem hesabı yapmaz. Ya İlahî, cehennemden korkarak sana ibadet ettimse beni cehennemde yak. Cennete tamah ederek ibadet ettiysem cenneti bana haram kıl. Cenneti ateşe verip cehennemi söndüren kadın dediler benim için; oysa ben Allah'ın rızasına perde olan şeyleri düşünmekten vazgeçin demiştim." Sadiye Erol Aykaç, Dinle Rabia'nın Dilinden'de Hz. Rabia'ya dair asırları aşan menkıbe ve kıssaları çeşitli kaynaklardan derleyerek Hz. Rabia'nın diliyle romanlaştırıyor. Aykaç'ın akıcı bir kurguyla Hz. Rabia'nın hayatını aktardığı eser, okuyucularını bu mümtaz şahsiyetin tasavvuf yolculuğuna eşlik etmeye ve yegâne hakikat olan kulluğu ilahi bir aşkla tekrar keşfetmeye çağırıyor.
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 34 dk.Sayfa Sayısı: 232Basım Tarihi: 2016Yayınevi: Kapı Yayınları
ISBN: 9786055147792Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Türler:
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 97.1
Erkek% 2.9
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Sadiye Erol Aykaç
Sadiye Erol AykaçYazar · 7 kitap
Kendi Anlatımıyla; 1978 yılında Adıyaman'ın Kahta ilçesine bağlı Menzil köyünde doğdum. Altı yaşına kadar orada yaşadım, daha sonra dedem Seyda Hz.'nin isteği üzerine, babamın işleri dolayısı ile Şanlıurfa'ya taşındık. Güneydoğuda ve Doğu Anadolu'da halkın konuştuğu dil Kürtçedir. Ben de bir çok insan gibi hem köyden gelmem, hem de ana dilim Kürtçe olduğu için tek kelime dahi Türkçe bilmiyordum... Urfa'ya taşındığımızda babamın öğrettiği Türkçe kelimelerle bakkala, fırına gidiyordum daha sonra okula başladım. Öğretmenim, idealist bir öğretmendi ve okuldaki tek arkadaşımdı, diyebilirim. Türkçe bilmemem onun için hiç sorun olmadı, çok anlayış gösterdi. Fakat sınıfımızdaki öğrenciler ve tüm okul bu durumu öğrenince epey bir alay konusu olmuştu, o dönemler Türkiye çok çalkantılı olduğu için direkt etiketlenmiştim. Bütün yıl, her gün okulda ağladım. Öğretmenim beni koruyup kolluyordu, fakat sınıf arkadaşlarım hiç öyle değildi. Kısa sürede Türkçe okumayı yazmayı öğrendim ama hala yeni dil öğrenen bir çok insan gibi konuşma güçlüğü çekiyordum. Sonra yaz tatili geldi ve biz o yazı Menzil'de geçirecektik. Onca zorluklardan sonra Menzil benim özgürlüğe açılan kapım olmuştu. Oyundan arta kalan zamanlarda Menzil'de Dergah'a gelen, özellikle İstanbullu sofileri seçiyor ve onlarla Türkçe konuşuyordum. Üç ayın sonunda İstanbul Türkçesini öğrenmiştim, çünkü Urfa'da dile şive hakim olduğu için kitaplarda okuduğum Türkçe çok farklıydı ve ben İstanbul Türkçesi konuşmak istiyordum. İkinci sınıfa başladığımda artık bambaşka biriydim ve ilkokul bitene kadar okulda tüm etkinliklerde, ismim ilk sıralarda geçiyordu. İlkokuldan sonra okumayı çok istedim ama Seyda Hz. okula gitmeme müsaade etmedi. Hem başörtüsü hem de bulunduğumuz konum buna müsait değildi. Seyda Hz. "Menzile gelsin" dedi. Dört yıl dedemin gözetiminde Menzil'de kaldım. Önce Kur'an dersleri ve talimle, ilim öğrendim. Eve döndükten bir yıl sonra Seyda Hz. vefat etti. Benim ilim aşkım ise onun boşluğunu dolduran yegane dayanağım oldu. Bu güne kadar bazen özel hocalar eşliğinde, bazen de kendi gayretlerimle hiç bir zaman okumaktan ve yazmaktan kopmadım.