Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dinsel Dünya Görüşü ve Felsefe

Abdullah Kaygı

Dinsel Dünya Görüşü ve Felsefe Gönderileri

Dinsel Dünya Görüşü ve Felsefe kitaplarını, Dinsel Dünya Görüşü ve Felsefe sözleri ve alıntılarını, Dinsel Dünya Görüşü ve Felsefe yazarlarını, Dinsel Dünya Görüşü ve Felsefe yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
166 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Bugün Abdullah Kaygı’yı tanıyoruz. İoanna Kuçuradi’nin öğrencisi, önemli bir mütefekkir. Kuçuradi’nin öğrencisi olmak, bir diğer anlamıyla, değerler alanıyla ilgili kalem oynatmak demektir. Etik değerler alanında ülkemizde öncü bir sima olan Kuçuradi, öğrencilerine önemli ölçekte tesir etmiştir. Abdullah hocamız eserinde, iki önemli kavramın ayrımına vurgu yapmaktadır. Bu ayrım; ‘felsefe bilgisi’ ile ‘dünya görüşü’ üzerinedir. Hocamız bu iki kavramın birbirine karıştırılması durumunda ne gibi sonuçların peyda olacağını irdelemiş eserde. Felsefeyi Sokrates’le birlikte tanıyan insanlık, o andan itibaren felsefi tahliller yaparak her şeyi temellendirme girişiminde bulunmuştur. Ancak tam da bu noktada felsefe görüşü ile dünya görüşü birbirinin yerini almıştır. Felsefi görüş; bilgelik akti olarak işlev görürken, dünya görüşü ise duygu ve bilgi barındıran insani her şeyi ihtiva etmektedir. Haliyle insanlar dünya görüşünden hareket edince, gerek din gerekse de Tanrı hakkında insani benzetmelerden kaynaklı yorumlar elde etmektedir. Bu yanlış anlaşılmayı gidermenin yolu, felsefesinin işi olan bilgiyi kritize ederken, felsefi görüşten hareket etmek olacaktır.
Dinsel Dünya Görüşü ve Felsefe
Dinsel Dünya Görüşü ve FelsefeAbdullah Kaygı · Bibliotech Yayınları · 20167 okunma
Tanrının nasıl olabileceğinin , ne gibi nitelikler taşıyacağının belirlenmesi şöyle dursun , niteliklerinin olup olmayacağına bile karar verilmediği anlaşılmaktadır . Çünkü , onun niteliklerinin olması da( bu onun sınırlandırılması olacağı için) onun niteliklerinin olmaması da , ( bu da nitelikleri olmayınca onun varlığı veya onunla nasıl ilişki kurulacağı tasarlanamayacağı için ) dindarlığa aykırı bulunmaktadır..
Reklam
Tanrıyı sınırlama korkusunun, Tanrı hakkında artık hiçbir şey bilmeyi arzu etmeme şeklindeki dindarlık dışı / dindarlık karşıtı bi arzu olduğu, Tanrıyı zihinden sürgün etme arzusu olduğu , sınırlama korkusunun , onun mevcudiyetinden korkmak olduğu şeklindeki dindarlık anlayışı ile karşılaştırıldığında, görülmektedir ki , birine göre Tanrıya yüklenecek arzu edilen pozitif nitelikler dindarlığa karşı olarak görülürken , ötekine göre , dindarlık yüzünden ortaya çıkan, Tanrıyı sınırlama korkusunun kendisi dindarlık dışıdır yahut dindarlığa karşıdır..
Tanrının varlığının veya bu varlığın ıspatının bile dindarlığa aykırı düşebileceği düşünülebilmektedir. Çünkü , bu bağlamda , Tanrıya nitelikler yüklenmesi bir yana , Tanrının varlığının ispat edilmesinin bile onun sınırlandırılmasına neden olabileceği gibi bir kaygı söz konusudur . Bu kaygı : düşünülebilecek herhangi bir tarzda sınırlı bir şeye tapınmanın tümüyle anormal olup olmadığını sormaya götürmektedir .
Ne var ki bilgi ile inancı birbirinden ayıramayan insanlar , çoğu defa bilgi sandıkları farklı inançlara dayanarak yaşadıkları için, yine birbirine zıt “ doğru yaşamalar “ arasında acı çekmekten kurtulamamaktadır .
Kısacası felsefi bilgeliğe göre yaşamak, artık bir bütün olarak dünya hakkındaki şu ya da bu açıklamadan türetilen, değişmez hazır kurallara göre yaşamak değil, insanın insansal yanı (hem hareket ettirici neden hem de amaç neden anlamında) belirleyici olacak şekilde eyleyerek yaşamaktır.
Reklam
Felsefi bilgelik bakımından önce yaşama biçimi sonra insan değil, önce insan, insanın yapısı, sonra ona göre yaşama biçimi gelecektir.
Değer ve Değer Yargısı - (Derin bir ayrım)
Değer yargıları veya değerler sanılan başka şeyler, olsa olsa ancak onları kabul edenleri, onların egemen olduğu kültür içinde eğitilip yetişenleri etkileyebilir. Oysa değerlerin onları teorik olarak kabul etmeyenleri, onlara karşı çıkanları bile, ne kadar farklı kültürlerde yetişmiş olurlarsa olsunlar, etkileyebilme özelliği vardır. İnsan yaşamının düzenlenmesinde en başta gelen etik değerler olarak, sevgi, saygı, dürüstlük, güven, minnet vb... farklı kültürlerin taşıyıcıları arasında ortak olarak etkili olabilirler.
Değerli sayılan her şeyin değer olacağı kabulü olsa olsa yalnızca değer bilincini köreltebilir.
Felsefi anlamdaki bilgelik, bir dünya açıklamasından çıkarılan hazır bir yaşam biçimini sürdürmekle, hazır bir yaşam biçimini benimseyip uygulamakla değil, insan yapısıyla ilgili bilgilerin eylemlerde belirleyici olmasıyla, insanın insana özgü olanaklarının gerçekleşmesi olan erdemlerin, değerlerin bilinciyle eylemekle oluşmaktadır.
Reklam
Akademisyenler arasında bile bazen dindarlık ile bilgeliğin farkı kolay kolay kavranamamaktadır.
Değerlerin bağımsızlığı kişiden bağımsızlıkdır, insandan bağımsızlık değil.
Bir bütün olarak evreni ve Tanrıyı ise gücümüz yettiği ölçüde sadece hayal edebiliriz. Ama yaşamla ilgili kuralları insanın yapısı hakkındaki bilgilerden türetecek yerde, tanrı veya evren hakkındaki hayallerden, tasarılardan türetmekle insanları bağnazlaştırabilmek olanaklı olsa da, bilge kılmak olanaklı görünmemektedir.
Tanrının “ahlaki olarak mükemmel olması” ile onun “kadir-i mutlak olması” arasında da bir bağdaşmazlık bulunduğu düşünülmektedir. Çünkü, diye kanıtlama yapılıyor, eğer Tanrı ahlaki olarak mükemmel ise, onun yapmayı seçemeyeceği (örneğin kötülük gibi) bir çok şey vardır, fakat eğer o kadir-i mutlak ise, onun her şeyi (veya en azından mantıksal olarak olanaklı olan her şeyi) yapabilir olması gerekmektedir.
İnsan, öteki canlılarla, hayvanlarla ortak yönü olmadan, bu yönüne dayanmadan yaşayamayacak bir varlık olmakla birlikte, öte yandan o, ancak, hayvansal yönünü insansal yönünün emrine vermişse, dizginleri insansal yönün elindeyse, ancak o zaman insanca eyleyebilir.
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.