Medeniyet sözcüğünü, düz bir çizgiyi, üçgeni veya bir kimyasal elementi tanımlarmış gibi, basit ve kesin bir biçimde tanımlayabilmek güzel olurdu. Maalesef sosyal bilimlerin sözcük dağarcığı, böylesi tanımlara çok az izin verir.
[Fernand Braudel]
Huntington'ın tezini destekleyenler de, bu teze karşı çıkanlar da, bilinçli veya bilinçsiz olarak onun medeniyet tanımını ve sınıflandırmasını kabul ederek medeniyetlerin din ekseninde tanımlanabilecek objektif bir varlıkları olduğu tezini işlediler.
Medeniyetin tanımlanması konusunda kayda değer bir tartışmanın bulunmayışının ne kadar şaşırtıcı olduğunu anlamak için, çağımızın bir başka önemli kavramının, demokrasinin tanımı üzerine siyaset biliminde yaşanan sert tartışmaları hatırlamak yeter. Medeniyet gibi sosyal bir gerçekliği olduğu varsayılan bir fenomeni tanımlarken (sadece) zamandan ve mekandan bağımsız, durağan bir objektif nesne aramaktan ziyade medeniyetin, şayet böyle bir şey varsa, kendini kuşaktan kuşağa aktarmasını sağlayan dinamik mekanizmaları (da) aramak gerekir.
Bernard Lewis'in 1990'da Atlantic Monthly'de yayımlanan "Müslüman Öfkesinin Kökenleri" adlı makalesi, Huntington'ın üç yıl sonra yayımladığı "Medeniyetler Çatışması" makalesindeki tezinin ana hatlarını içeriyordu.