Ama Dean yemeklere ilgisini kaybetmişti. “Senin pembe bir şeyin yok mu?”
Blue şortuna ve kamuflaj desenli tişörtüne baktı. “Bunların nesi var ki?”
“Küba’yı işgal etmeyi planlıyorsan bir şeyi yok.”
Dean tokmağı çevirip kapıyı açtı ve Blue kedi gibi tısladı. “Nita Garrison polis çağıracak! Kendini tutuklatmadan bana cüzdanını ver.”
Dean omzunun üzerinden ona baktı. “Cüzdanımdan ne istiyorsun ki?”
“Akşam yemeğimi.”
Dean onun arkasından yaklaştı, omuzlarından tuttu ve onu kendine çevirdi. Yüzünde kararlı bir ifade vardı. “Bir daha asla bana yalan söyleme. Bu tekrarlanırsa, buradan gidersin. Anladın mı?”
“Bu haksızlık. Sana yalan söylemek hoşuma gidiyor. Hayatımı kolaylaştırıyor.”
“Adım Blue. Ve sır istiyorsan, önce kendininkilerle başla.”
“Sana kısaca anlatayım. Çok fazla para. Çok fazla ün. Çok fazla yakışıklılık. Hayat böyle işte.”