"Yel değirmenlerine savaş açmak" tabirini bilmeyen yoktur. Bu tabirin Don Kişot romanının özeti olduğunu da... Gelgelelim iki ciltlik bu koca romanı açıp okuyanların sayısı oldukça az.
Pek çok edebiyat otoritesi tarafından öncü roman olarak kabul edilen bu eser, yazıldığı dönemde hayli ses getirmiştir. Ancak romanı özel kılan şey, konusu kadar dili ve tekniğidir.
Kitabın dili o kadar açıktır ki; akıl dışı serüvenlere ortak olmaktan kaçamıyorsunuz. Hatta bütün hareketleriyle adeta bir deli olan kahramanı -hikaye ilerledikçe- benimsemeye başlıyorsunuz. Don Kişot'un akıllandığı son demlerinde ise tıpkı biricik seyisi Sancho gibi isyan ediyorsunuz: Akıllanma, kalk ve maceraya devam et! Son olarak, yazar Cervantes'in beş yıl boyunca Cezayirli Türklerin elinde savaş esiri olarak kaldığını da belirtelim. Büyük idealler peşinde koşarken yaşadığı bu esaret döneminin kitaba ilham vermediğini söylemek pek de mantıklı olmayacaktır. Kitabın bir diğer güzelliği, hakkında çok fazla çalışma yapılmış olmasıdır. Böylesi eserlerin edebiyat kültürü açısından da öğretici olduğunu hatırlatmakta fayda var.