Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dünden Bugüne Ne Kalmıştır?

Samiha Ayverdi

Dünden Bugüne Ne Kalmıştır? Gönderileri

Dünden Bugüne Ne Kalmıştır? kitaplarını, Dünden Bugüne Ne Kalmıştır? sözleri ve alıntılarını, Dünden Bugüne Ne Kalmıştır? yazarlarını, Dünden Bugüne Ne Kalmıştır? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne acı...
İspanya’nın engizisyonlarından yakasını kurtaran Yahudi, Osmanlı Devletine ayak atar atmaz iktisadi ve ticari alanlarda bızgunculuğa başlarken bile yandan da Türk parasına darbe vurmaktan geri kalmamıştır. Öyle ki; Yahudi, sığınıp yerleştiği her ülkenin kan damarlarına sızarak orda mevcut nizam, ölçü ne görürse bütün bunlara harp ilan edercesine hareket etmeyi bir uğursuzluk ve bozgunculuk alışkanlığıyla devam ettirmiş ve adeta bunu bir Tevrat emri olarak icra etmekten geri kalmamıştır.
Sayfa 165
Türklerin Yahudilere Kucak Açışı 16. Yüzyıl.
Yahudilerin Avrupa’da ve bilhassa İspanya’da gördükleri hakaret ve zulüm akıl durduracak şiddetiyle devam ederken, Osmanlı Devleti, XVI. Yüzyıl ortalarında Yahudilere kol kanat germişlerdir.
Reklam
SAMİHA AYVERDİ HANIM ( doğ.1905- ölm 1993)
Kendilerini bugün, birer müstakil devlet sahibi zanneden Orta Doğu milletleri yüzlerce sene Türk idare ve hakimiyeti altında refahlı, kavgasız, dövüşsüz bir hayat sürüyorlardı. Öyle ki bugün perişan ve kan gölü olan Filistin bile Osmanlı zamanında bir mutasarrıf ve polisten ibaret idarecilerin elinde, canı yanmadan ve dahi can yakmadan yaşadığı huzurlu hayatı Osmanlara borçlu değil miydi?
Yahudi, sığınıp yerleştiği her ülkenin kan damarlarına sızarak, orda mevcut nizam, ölçü ne görürse, bütün bunlara ilân-ı harp edercesine hareket etmeyi bir uğursuzluk ve bozgunculuk alışkanlığıyla devam ettirmiş ve âdeta bunu bir Tevrat emri olarak icra etmekten geri kalmamıştır. Tabii ki bu şeriatçı ve ırkçı zihniyet ile, iğneden ipliğe, memleketin müesses her sâhasına el atarken, kendi kavmi dışında nizam ve adâlet örneği veren ülkelerin huzuruna tahammül edememiştir. Ne yazık ki hâlâ da öyle..
Sayfa 165 - Kubbealtı Neşriyatı
On dokuzuncu yüzyılın başında Yunanlılar, bilhassa Ruslardan destek alarak bâzı siyâsî cemiyetler kurmuşlardı. Bunların en faal ve tehlikeli olanı da Etniki Eterya adlı cemiyetti. Gayesi, Bizans'ın ihyâsı, İstanbul'un Türklerden alınması ve Türklerin Avrupa'dan atılması olan bu cemiyetin gayret ve kışkırtmasıyla Eflâk-Boğdan ve Mora'da isyanlar çıktı. Öyle ki bu isyanlarda Mora'da elli bine yakın Türk öldürüldü. II. Mahmud, hükümdarlar kadar imtiyaz tanıdığı Ortodoks Patriği Grigorios'un da isyancılarla işbirliği ettiğini tespit edince onu, Fener Patrikhânesi' nin orta kapısında astırdı. Göğsüne de ihânetini anlatan bir yazı yapıştırılarak üç gün İstanbullulara teşhir edildi. Bâb-ı Âlî, isyânın başında olanlardan yakalananları îdam ettirdi. Edirne, Kayseri, Tarabya ve Edremit piskoposları da bunların arasında idi. Hattâ Boğaziçi'nde muhteşem saray ve konaklarda yaşayan Fenerli zengin Rum beylerinden bâzıları da bu ihânetin içinde olduklarından aynı cezâya çarptırıldılar. Daha sonra yeni patrikin emriyle bu orta kapı o târihten îtibâren örülerek kapatıldı ve bir pâdişah veya sadrâzam aynı yerde asılıncaya kadar da açılmamasına karar verildi. | Sâmiha Ayverdi, Dünden Bugüne Ne Kalmıştır, Kubbealtı Neşriyâtı, 3. Baskı Mart 2019, s. 26.
Sayfa 26 - Kubbealtı Neşriyâtı, 3. Baskı Mart 2019Kitabı okudu
Türk-İslâm fetihleri kalıcı, yapıcı ve devamlı idi. Zira İslâm'ı, bütün müslüman ülkelerden daha üstün bir zevk ve anlayışla canı ve kanı bahasına korurken asla ne batı gibi müstemlekeci, ne de emperyalist olmuştur. Müslüman, Allah'ın yeryüzünü tevhîdi¹ ile ışıklandırdığını, îmânının îcâbı olarak gördüğü için tâbi ülkeleri ne ezdi ne de kırıp kopardı. | Sâmiha Ayverdi, Dünden Bugüne Ne Kalmıştır, Kubbealtı Neşriyâtı, 3. Baskı Mart 2019, s. 19-20.
Sayfa 19 - Kubbealtı Neşriyâtı, 3. Baskı Mart 2019Kitabı okudu
Reklam
Müslüman, Allah'ın yeryüzünü tevhidi ile ışıklandırdığını, îmânının îcâbi olarak gördüğü için tâbi ülkeleri ne ezdi ne de kırıp kopardı.
"Muhâfazakârlık bir yere demir atıp kalmak değil, değerlerimizi bugüne taşımaktır.
Bugünkü siyonist gayesinin gerçekleşmesinde İtti hat ve Terakki'nin gaflet payı büyük olmuştur.
Bir zamanlar, Osmanlı sadrâzamları, Avrupa krallarına "Birâderim" diye hitap edecek kudrette olmuşlardır.
Reklam
Bir de Vedâ Hutbesi'ne göz gezdirdiğimiz takdirde bin küsur sene evvelki yarı vahşî ve iptidâî bir câhiliyet topluluğuna yol göstermenin bir medenî zafer olduğunu neden dünyâya tanıtmamış bulunuyoruz?
Sen, istediğin kadar dağı taşı yerlerinden koparacak kanunlar yap, ama içinde bu tevhit kuvveti yoksa bu ceset, en kısa zamanda çürüyüp gitmeye mahkûmdur.
Düşünmeyiz. zîra, bizi geçmişimizden soğutan bir büyülü kuvvet vardır. bilmem ki hiyânete varan bu gafletimize ne zamana kadar esir olacağız?
İşte bugün birçok Türk devleti, kendini ayrı birer millet saymaktadır. Halbuki bu ülkelerden beklenen, tek ve yekpâre bir Müslüman-Türk kütlesi olarak kuvvetlerini yeniden birleştirmek hareketi içinde olmalarıdır.
Sevaplarını değil günahlarını ele alıp yola çıkmayı âdeta vazîfe olarak benimsemiş olduğumuzdan târihe leke sürmekten de çekinmiyoruz.
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.