Belki ilk bakışta "Bu kitabın olayı ne ya? Sürekli o bunu yaptı, bu bunu yaptı diye süregelen olayları anlatıyor." diyebilirsiniz fakat altında çok sağlam bir temel var. Her şeyden önce bu bir "inşa" romanı, bir hayatın "inşa" edilme sürecini anlatıyor. Hiçlikten kocaman bir varlık denizine nasıl gidildiğini anlatıyor. Doğayı, çiftçiyi, yokluğu, yoksulluktan edinilen varlığı, mücadeleyi, cahilliği, cahillikle savaşı anlatıyor. Toprağı, topraktan gelen ve toprağa gidecek insanı anlatıyor.
Yazar çok güzel ve akıcı bir dil kullanmış, çeviri de çok başarılı. Sadece dil bile o döneme ait birçok hissiyatı çok iyi yansıtıyor. O dönemin şartları; köy yaşamı, toprağın önemi, erkeğin kadından üstün olması gibi bir sürü konu öne çıkarılıyor.