Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dünyayı Değiştirmek İsteyenler Ulusu Nasıl Tasavvur Ettiler?

Antonis Liakos

Dünyayı Değiştirmek İsteyenler Ulusu Nasıl Tasavvur Ettiler? Gönderileri

Dünyayı Değiştirmek İsteyenler Ulusu Nasıl Tasavvur Ettiler? kitaplarını, Dünyayı Değiştirmek İsteyenler Ulusu Nasıl Tasavvur Ettiler? sözleri ve alıntılarını, Dünyayı Değiştirmek İsteyenler Ulusu Nasıl Tasavvur Ettiler? yazarlarını, Dünyayı Değiştirmek İsteyenler Ulusu Nasıl Tasavvur Ettiler? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yani, diğerlerinden farklı bir karakter cemaatine ait olmanın bilinci. Bu yüzden, Bauer’e göre, büyük mesafeler kat eden tüccarlar bu farklılığın bilincine ve dolayısıyla da ulusal bilince varan ilk kişilerdir.
Ortak bir tarihi kaderin deneyimleri vasıtasıyla şekillenen bu ortak karaktere sahip cemaatler, ulusları oluştururlar.
Reklam
Yani bir ulusun üyeleri, diğer ulusların üyelerinden farklı bir karaktere sahip oldukları için ayrılırlar. Bu karakter nasıl kazanılır? Yaşadıkları ortak tecrübeler yoluyla. Bütün nesillerin ufkunu aşan kolektif tarihi deneyimlerle. Bu bir “ortak tarihi kader toplumu”dur (terim felsefidir, Schiksals gemeinschaft, İngilizce’ye tercümesi ise community of destiny'dir). Kolektif tarihi tecrübeler insanların kültürlerine, gerçekliği ve yeni gelişimleri algılama biçimlerine (Kant’ın terimi apperception kullanılır) damgalarını vururlar; böylece ulusların üyeleri farklı algılama biçimlerine sahip olurlar ve sonuç olarak aynı uyaranlara değişik biçimlerde tepki gösterirler.
Yani uluslar, mücadele ve baskılarla birbirine etkide bulunan ve çatışan, daha küçük birimlere bölünemez unsurlar olarak tasavvur edilirler.
Bauer’e göre, ulusun kısaca tanımı şuydu: “Ulus, ortak karaktere sahip bir cemaate, ortak bir kaderle bağlı insanlar topluluğudur.”
Lenin’e göre ulusal devlet, kapitalizmin ilerlemesini temin eden ve bu çağa tekabül eden bir devlet biçimiydi.
Reklam
Komünist Manifestomdaki “işçilerin vatanı yoktur” cümlesinin başlıca anlamı neydi? Bu ifade, düşmanlarının onları vatan haini olarak suçladığı sosyalist -ve sonra komünist partilerin, yurtsever partiler olarak da görünebildiği daha sonraki yıllarda unutuldu ya da geri püskürtüldü. Bu cümlenin anlamı, ekseni milli ideolojideki gibi geçmiş değil, sosyalist gelecek ve onun için mücadele olan yeni bir “ait olma” ruhunun yaratılmasıydı.
Geleceği belirsiz bir dünyada, ulus bir güvenlik çapası, psikolojik de olsa bir kaçış gemisi olmuştur. Muhakkak ki, herkes için değil. Kimisi için kendilerini dışarıda tutan erişilemez bir çizgi olmuştur. Bu nedenle, ulusa dair kamusal tartışmalar şiddetlidir. Gelecek karşısında çelişik ve belirsiz olan ulus karşısında da çelişik ve belirsize dönüşür.
Eğer uluslar modern çağda doğdularsa, o zaman bir ikiz kardeşle birlikte dünyaya geldiler demektir: Dünyanın değişebileceği, daha iyi olabileceği düşüncesi. Bu düşünce ezelden beri var değildi, ya da tarihin içinde konumlanmış ve insanların eylemleriyle ilişkilenmiş bir biçimde yoktu.
Thompson'un dediği gibi, önce sınıflar var olup sonra mücadeleye başlamazlar. Sınıflar, sınıf mücadelesinde ortaya çıkarlar. Yani, insanlar sosyal, ekonomik, politik ve kültürel mücadele içinde sınıf haline geliyor, sınıf özellikleri kazanıyor ve sınıf olarak düşünüyorlar
76 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.