Yazar şöyle diyor:” Freud, Prenses Bonaparte’a yazdığı mektubunda şöyle yazmış:’ Kişi yaşamın anlamını veya değerini sorguladığı an, hastadır.’ Oysa ben, yaşamın anlamını merak eden bir insanın, ruh sağlığını dışa vurmaktan çok, insanlığını kanıtladığına inanıyorum.”. Viktor
Bitirmek için acele edilmemesi gereken psikolojik kitaplardan biri farklı terimleri içeren öğrenmek için araştırdığım bir kitaptı.
Paradoksik Niyet yöntemiyle aslında duygularımızı korkularımızı nasıl iyileştireceğimizi öğretiyor.
Kitapların en sevdiğim yanı merak duygumu geliştirmesi bu kitabı okurken yazarınıda araştırdım ve Nazi kamplarında yahudilerin nasıl bir işkencelere maruz kaldıklarını öğrendim aslında geçmiş tarihe baktığımızda hep sömürge halinde yaşayan yahudiler onlara refah bir yaşam tanıyan Müslümanları unutmuşlar sanırım ki bugün Filistin halkına yaptıkları bunu gösteriyor ama her kötülüğün karşılığı vardır.
Sigmund Freud, şöyle demiştir: "Kişi, yaşamın anlamını veya değerini sorguladığı an, hastadır." Ama ben, yaşamın anlamını merak eden bir insanın, ruh hastalığını dışa vurmaktan çok, insanlığını kanıtladığına inanıyorum.
Sigmund Freud, Prenses Bonaparte'a yazdığı mektubunda şöyle demiştir: "Kişi, yaşamın anlamını veya değerini sorguladığı an, hastadır." Ama ben, yaşamın anlamını merak eden bir insanın, ruh hastalığını dışa vurmaktan çok, insanlığını kanıtladığına inanıyorum.
Yaşamda anlam arayışına yönelmek için nevrotik olması gerekmez, ama gerçekten de insan olması gerekir.
Bir insan, cezalandırılma korkusuyla veya ödüllendirilme beklentisiyle ( veya süperegoyu yatıştırma arzusuyla) güdülendiği sürece, bilinç söz sahibi değildir demektir.
İnsan özgürlüğü, insanın kendinden uzaklaşma -ayrılma- yetisi anlamına gelir. Bu yetiyi aşağıdaki hikâyeyle örneklemek istiyorum: 1.Dünya Savaşı sırasında orduda görevli bir Yahudi doktorla aristokratik bir albay olan arkadaşı, yoğun ateş başlayınca sipere inerler. Albay, dalga geçer bir tavırla, "Korkuyorsun değil mi?" der. "Bu da Aryan ırkının Yahudi ırkından daha üstün olduğunun başka bir kanıtı." "Elbette korkuyorum," diye karşılık verir doktor. "Ama üstün olan kim? Eğer benim kadar korkmuş olsaydın, sevgili albayım, çoktan kaçmış olurdun." Önemli olan kendi içinde korkularımız ve kaygılarımız değildir, bunlara karşı aldığımız tavırdır. Bu tavır özgür olarak seçilir.
İnsan, nihai anlamda karşısına çıkan koşullara tabi değildir; bu koşullar onun kararına tabidir. Mücadele mi edeceğine, boyun mu eğeceğine, koşullar tarafından belirlenmeye göz yumup yummayacağına isteyerek veya istemeyerek karar verir. Bu kararların kendilerinin de belirlendiği söylenerek elbette karşı çıkılabilir.
İnsan özgürlüğü sonlu bir özgürlüktür. İnsan koşullardan özgür değildir. Ama bu koşullar konusunda tavır almakta özgürdür. Koşullar onu tam anlamıyla şartlandırmaz. Belli sınırlar içinde, koşullara boyun eğerek yenip düşüp düşmeyeceği, ona kalmış bir iştir. Bu koşulların üstüne de çıkabilir ve bunu yaparak insan boyutuna girebilir.