Jerry Mandel'e kulak vermemiz gerek: "Teknoloji bizi yaşama (yaşamımızı sürdürme) becerilerinden yoksun bırakmıştır. Bu nedenle kişinin kendi başına çaba harcamaksızın yaşamasını garanti eden bir refah sistemi geliştirdik. Ülkedeki tüm nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için işgücünün sadece yüzde 15'inin yeterli olduğu bir yerde iki sorunla karşı karşıya geliriz: hangi yüzde 15 çalışacak ve diğerleri [çalışmayanlar], vazgeçilmez olmadıkları ve sonuçtaki anlam kaybıyla nasıl başa çıkacaktır?
Bugünün toplumunu ele alalım: özünde her türlü ihtiyacı karşılar, ama birisi hariç: anlam ihtiyacı! Hatta ihtiyaçlardan bazılarının günümüz toplumu tarafından yaratıldığını söyleyebiliriz; ama anlam ihtiyacı doyumsuz kalır, hem de onca zenginliğimizin ortasında ve bu zenginliğe rağmen.
Yaşama savaşı şiddetini kaybedince, ne için yaşam ? sorusu gündeme gelmiştir. Bugün daha çok insan yaşamak için gerekli araçlara sahip, ama yaşamak için bir anlamları yok. Öte yandan zor, hatta ürkütücü koşullar altında mutlu olan insanlar görürüz.
Bireyin kişisel yaşamıyla bütünleşmeyen, sadece haz uğruna yaşanan bir cinsel yaşam sürme eğilimi gözlüyoruz. Cinselliğin bu şekilde
kişiliksizleşmesi, varoluşsal engellenmenin bir belirtisidir: insanın anlam arayışının engellenmesi.