Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Edebiyat Ve Sanat Üzerine Yazılar

Hilmi Yavuz

Öne Çıkan Edebiyat Ve Sanat Üzerine Yazılar Gönderileri

Öne Çıkan Edebiyat Ve Sanat Üzerine Yazılar kitaplarını, öne çıkan Edebiyat Ve Sanat Üzerine Yazılar sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Edebiyat Ve Sanat Üzerine Yazılar yazarlarını, öne çıkan Edebiyat Ve Sanat Üzerine Yazılar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
doğunun gurbetleri
akşam en güzel masaldır iyi anlatılırsa doğru olan her şeyde biraz öfke, biraz yılgınlık vardır der, bir kıssa câm incelince şarap da incelir yaşam acıdan kırmızıya
Şebüsteri’nin Gülşen-i Raz adlı eserinde ‘nur-ı siyeh’i Abdülbaki Gölpınarlı şöyle yorumlar : ‘Siyah renk sufilere göre kemal mertebesine mahsus bir renktir. Gece nasıl karanlığı ile her şeyi örterse, Tanrı ’nın zat tecellisi de, her şeyi bütün mecazi varlıkları örter, yok eder. Bu bakımdan kemal rengi ‘kara nurdur ’. Aynı yazıda Şebüsteri’nin eserindeki kısmı da alıntılıyor Yavuz : ‘ Tanrı’nın pek parlak, pek nurlu olan zatına karşı aklın nuru, güneşe bakmaya çalışan göze benzer. Göz, güneşe bakmaya kalkıştı mı, kamaşır, kararır, bir şey görmez olur. Fakat bir bilsen. Karanlık, Tanrı zatının nurudur. Ab-ı hayat, o karanlık içindedir. O kara nur, ancak göz nurunu alır. Sen bakışı bırak... Zaten burası bakış yeri değil... ’
Reklam
"Türk modernleşmesi, Batılılaşmayı somut ve görünür simgelerle kavradığı içindir ki, 'parça'yı 'bütün'ün kendisi zannetmiş; bir medeniyeti temellendirmenin soyut kavramlarla mümkün olabileceğinin ayırdına varmamıştır; -ya da en azından, bana öyle görünüyor."
'Homeros için denizde fırtına Poseidon'un öfkesini simgeler; gündoğumunda ufukta görünen pembelik de gül parmaklı Aurora'nın gökyüzüne dokunduğunu belirtir; Vergilius ise doğayı sakin, mutlu ve esenlik içinde görür.' Bu Homeros'un da Vergilius'un da doğayı, yaşadıkları çağın egemen ideolojilerinin içinden betimlediklerini gösteriyor.
"Gerçekliğin ölçütü, doğanın ve eşyanın olduğu gibi betimlenmesi değil öyleyse. Betimleme, doğayı ve eşyayı olduğu gibi kopya etmez; betimleneni egemen ideolojinin içinden yeniden üretir. Vergilius doğayı, Roma İmparatorluğu'nun mutlu yükseliş çağında, sakin ve esenlik içinde görüp öyle betimlemişse, onu o yıllarda İtalya'da hiç mi fırtına olmadı, diye eleştirmek gerekmiyor: Gerçekçi betimleme, bir yansıtma değil çünkü..."
"Lukacs'a göre, gerçekçi yazar nesneleri, olayları, durumları sadece betimleyen, görünüşü en ince ayrıntılarına kadar sıralayan biri değildir. Bunu, doğalcı yazar yapar, diyor Lukacs. Gerçekçi yazar, betimlemez, öyküler. Öykülemeyi betimlemeden (description) ayıran, görünüşün arkasındaki insansalı, dolayısıyla da içkin anlam taşıyanı seçmektir. Kısaca, diyor Lukacs, doğalcı yazar sıralar ve betimler; gerçekçi yazarsa seçer ve öyküler. Böylece Lukacs, Gerçekçiliği, Betimleme - Öyküleme karşıtlığında temellenen bir sorunsa olarak görüyor."
Reklam
"Divân şiirinin yaşamdan kopuk olması ne demektir? Sormalı: Hangi yazınsal yapıt, yaşamın kendisidir? Divân şiirinin yaşamdan kopuk olduğunu önesürenler, kuşkusuz, yazın'la yaşam arasında dolayımsız bir bağıntı var sayıyorlar. Gene sormalı: Acaba bu bağıntıların dolayımlı olabileceğini hiç düşündüler mi?"
Sayfa 143Kitabı okudu
"Nesnelerin şiirselliğiyse, insanların yaşamlarına bağlandıklarında gerçekleşir."
"Marx'ın eğretilemesini kullanırsak, 'ışık geçirmeyen' (opaque) toplumlarda saydamlığı ortadan kaldıran, ideolojilerdir.
Anlatırlar: Rilke, uzun süre şiir yazamamaktan yakındığında, yontucu Rodin, 'azizim Rilke,' demiş, 'niçin gidip nesnelere bakmıyorsunuz? Şiir de resim gibi yapılır çünkü...'
Sayfa 133Kitabı okudu
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.