Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Efendime Söyleyeyim

Yavuz Bülent Bakiler

Sayfa Sayısına Göre Efendime Söyleyeyim Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Efendime Söyleyeyim sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Efendime Söyleyeyim kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Köy Enstitüleri, bize sömürgeci Batı'nın yutturmacası! İlk Köy Enstitülerinden birinin, İzmir Kızılçullu'da, Amerikalıların kolej binalarında açılması, bizim ilericilerimizi (!) nedense düşündürmüyor. Sömürgeci Batı istemiştir ki Türkiye, sadece Avrupa'nın karnını doyursun. Türkiye sadece tarım ülkesi olsun. Batı istemiştir ki Türkiye, Adana pamuğunu Batı'ya satsın, karşılığında birkaç uçak alıp dönsün. Batı istemiştir ki Türkiye, Harran ovasından kaldırdıgı buğdayı Fransa'ya taşısın, karşılığında birkaç röntgen cihazı alıp yerinde otursun. Batı istemiştir ki Türkiye, Ege'nin tütününü İtalya'ya; üzümünü, incirini Almanya'ya yedirsin, karşılığında alacağı birkaç körüklü otobüse razı olsun... Köy Enstitüleri, bu emperyalist düşüncelerin fideliği olarak düşünüldü. Enstitülerin, Batı'nın büyük takdirini toplaması bundandır.
Anatole France diyor ki: "Millet, edebiyatı olan topluluktur!" Ne kadar doğru! Edebiyatsız bir millet olur mu? Edebiyat; bir milletin ruh dünyasıdır, gönül aynasıdır, dil hazinesidir! Bir millet hayatında, edebiyatın doğurduğu müthiş gücü veya edebiyatsızlığın yol açtığı misilsiz faciaları anlatmak için kırk sütunda yazmalı, kırk kürsüde konuşmalıyız.
Reklam
TRT yayınlarında ısrarla kullanılan “-sel” ve “-sal” ekli tamlamayanların 9699'u yanlıştır. Yanlıştır çünkü tamamen Latin gramerinden alınan bu yabancı ekleri; Türkçe, Arapça, Farsça kelimelerin sonlarına yapıştırarak “öz Türkçe” yapmak mümkün değildir. Bu “sel” ve “-sal” aidiyet eklerini maymuncuk anahtarı sayanların, maymun beyinli
Türkiyeli komünistlerin devletimizi, ordumuzu, milletimizi sevmemeleri, vatanımızı bölmek isteyenlere bir İvan heyecanıyla omuz vermeleri sizi de şaşırtmıyor mu? Aziz Nesin daha geçenlerde “Türk halkı enayidir! Korkaktır! Geri zekâlıdır. Ben halkımı sevmiyorum” demedi mi? Peki, bu nasipsiz Aziz Nesin'i, devletimiz okullarımızda çocuklarımıza neden okutup sevdirsin? Bütün kültür değerlerimize daha çok saldıran insanlar yetiştirmek için mi?
Dünkü koyu taassupla yeniden karşı karşıya gelmeyiz inşallah!
Sayfa 89 - Yakın Plan Yayınları
Bir televizyon programı hazırlamak için 1975 yılında Bursa'yı gitmiştim. Muradiye'deki şehzade türbelerini gezerken bahçede, eski mezarlar arasında, bir hazin manzara dikkatimi çekmişti: Bazı kabirlerin başucu taşlarından kırılan, koparılan 30-40 civarındaki fes, kavuk, sarık yerlere atılmıştı. Hüzünlenmiş, yanı başımdaki yaşlı bir Bursa sevdalısına sormuştum: “Nedir bunlar efendim? Bu, başucu taşlarından koparılan kavukların, sarıkların, feslerin buralarda işi ne?” Derin bir hüzünle söyledikleri, anlatılmaz bir yobazlığın vahşetlerindendi: *... Şapka inkılabından sonra Bursa'ya yeni bir vali gönderildi. Şehirde, şapka inkılâbı dolayısıyla toplantılar yapılmaya başlandı. Geriliğimiz; fese, sarığa, kavuğa bağlanıyordu. Yeni valimiz bir yetde, kendisini dinleyenlere öfkeyle bağırmış: 'Biz boşuna mı şapka inkılabı yaptık? Nedir o mezar taşlarınızdaki fesler, sarıklar, kavuklar? Biz artık dirilerimizin başında da ölülerimizin taşında da o çirkinlikleri görmek istemiyoruz! Kaldırın ortadan o gerilik alâmetlerini! Gözüm görmesin!' demiş. İşte gördüğünüz bu kavuklar, bu sarıklar, o emirden sonra ucun ucun kırılmaya, öteye beriye atılmaya başlandı. Şimdi bu bahçede gördükleriniz, bazı hayır sahiplerinin toprağı gömmeye, kuyulara atmaya kıyamadıkları parçalardan bazılarıdır! Yâni burada gördükleriniz, şapka inkılâbımızın kurbanlarındandır!” Dinlediklerim beni sarsmıştı. Bir daha anlamıştım ki yobazlığın her türlüsü, yağlanmış ve boğazımıza geçirilmiş bir cellat urganıdır.
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.