Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

El-İksir Gönderileri

El-İksir kitaplarını, El-İksir sözleri ve alıntılarını, El-İksir yazarlarını, El-İksir yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Doğalarında sebat etmek yoktu. Yaşamaktan anladıkları şey hızlı tüketmek ve hızla tükenmekten ibaretti. Yürekleri ve zihinleri, yalancı tanrıların aslında memnuniyetle kabul edeceği türden büyük tahayyül ve yaratıcı tasavvura muktedir olmasına rağmen onlardan beklenen sürüngen gibi debelenmekten ötesi hiç olmadı. Zira bir noktaya kadar kazançlı
Evvela çocukları izledi Veli Demir. Beyin kıvrımları yeteri kadar gelişmediği için düşünceden ve hatta hislerden bile fazlasıyla uzak davranışlar sergileyen bu patates kafalı yaratıklar insanın bozuk doğasının gözlemlendiği ilk duraklardı. Hayır, aptalca oyunlar oynamaları veya sağa sola koşturmalarını kastetmiyordu. Arzulamanın en ilkel halini
Reklam
...kesin olan şey şu ki ilahi ya da insani, tahrif olmuş ya da olmamış hiç mühim değil... Eğer bir şey yeteri miktarda zihni meşgul ediyorsa, kozmosun bir taraflarında o şeyin mutlaka bir karşılığı vardı. Ve hatta belki de insanın yaratılış maksadı buydu. Çünkü hayvanlar ile bitkilerin tahayyül ve tasavvur ederek var ettikleri çok basit şeylerdi. Çoğunluğun Allah diye andığı varlık daha detaylı bilmek ve bilinmek için evrimi insana doğru kırdı. Neticede evren hiç durmaksızın genişliyorsa hızını insanın ama iyi ama kötü düşünebilmesi ve çoğu zaman dev bir yanılgının ortasında bulunsa bile bir zihne sahip olmasına borçluydu.
Dişlerini sıkıp gözlerini yumdu ve hiçliği düşündü. Muazzam bir küçülme ve aynı zamanda haşmetli bir büyümeyi aynı anda karnında hissedince biraz sakinleşti. Var ile yok arasında sıkışmaktan ve bu iki zıt kutbun ekseninde çizilen mevcudiyetin aşırı gerçekçi illüzyonlarından tiksiniyordu. Hiçliğin böyle oyunlara ihtiyacı yoktu çünkü uzantılarını ne içte ne de dışta sınırlamak eğilimimdeydi. Mikro ve makro ölçülerde hudutsuzluk anlamına geliyordu bu. Madde ya da mana fark etmeksizin sonsuza uzanmanın muhtemelliği aslında hakikatin bir tanımı olabilirdi. Ah, hakikat...
...simülasyon ve içindeki düzlemlerde sanıldığı yahut da rejisörlerin, senaristlerin, yazarların hatta felsefecilerin insanları yanılttığı şekilde sayısal bir çözümleme yapmak mümkün değildir. İlahi irade bir makinaya bağlı olmadığı için işlemci gücü veya evreni modelleyecek sistemin ihtiyaç duyacağı enerjiye de gerek duymaz. Çünkü mevcut aşırı kompleks yapı kendi kendini idare edebilir. Bunu sağlayan şey de tam olarak tindir. Onun sayesinde bir veri çöplüğüne ihtiyaç duymaz evren zira ol deyince olmanın temelinde muhteşem dairenin üflediği ruh vardır. Bu öyle yüksek çözünürlüklü bant aralığına sahip bir veri dizilimidir ki aynı anda aşağı ve yukarı, içe ve dışa, sağa ve sola katlanarak büyüyen ve küçülen frekans aralığında ve dahi bunun eksiye ve artıya doğru sonsuza uzanan harmonik salınımlarında bile kendine yer bulan boyutların çetelesini zaman fark etmeksizin tutabilir. Bunun sayısal ve sanal çözümlemesini yapabilecek bir enerji kaynağı için milyonlarca güneş gerekebilir. Daha net olmak gerekirse bu söylediklerimiz şu demektir; dünyadaki tek bir kum tanesinin varoluş hikayesini, konumunu, gelmişini geçmişini ve sınırsız ihtimaller dahilinde içine girebileceği varsayım datasını dijital olarak saklamak olası değildir. Fakat ruhu çözümleyebilecek bir dekoder kullandığınızda o kum tanesine dair tüm bilgiye ulaşmak mümkün olduğu gibi bunu geçmişe yahut geleceğe alıp yeniden oynatmak bile olabilirlik dahilindedir. Hem de bunu yorumlayacak bir dekoderiniz varsa o kum tanesiyle birlikte tüm dünyanın bilgisine de erişmek mümkündür.
Tüm bu tasarımın yapan şey; ki çoğunluk bunu Allah adıyla zikreder, bazen kimya bazen fizik veyahut da evrenin kaideleri üzerinden göz kırpmaya, kendine dair mucizeyle karışık ip uçları vermeye bayılır. Ahalinin benmerkezci dogmalarına saplanıp kalmış dinlerin emrettiği gibi anılmayı, uğruna ve adına aç kalınmayı, kurbanlar kesilmesini, savaşlar yapılmasını, yayılmayı, çoğalmayı istemek bir kenara asli tercihi unutulmak, tali arzusuysa yıkılmaktır. Evet yanlış duymadınız, Allah; kullarının seviyesine inip onlardan alaka, takdir ve taltif bekleyen bir ilgi budalası manyak değildir. Zira o her zamanda, her yerde ve her şeydedir. İsteği demek doğru olmaz ama yarattıklarıyla kavuşmayı heves eder. Vaktin ve uzayın dışında bulunan o kusursuz halkada gerçekleşecek buluşmamızı kolaylaştırmak için iliştirmiştir ufak tefek mucizeleri dünyaya ve bunların doğru sıralamayla, tutkulu niyetle, kaotik bir sevdayla kurcalanmasından memnun olur. Çünkü bunlar dünya denen yalanı, varlık diye bildiğimiz illüzyonu ve gerçekle aramıza çekilmiş seti yıkacak reçetedir. Yığınların düzen, tertip ve selametle andığı Allah esasen yıkım ve kıyımla ilgilidir.
Reklam
...gözlerinde ahiret günü canlandı. Merakla ya da hayretle tarazlanmamış o koca imanlarını, peygamber denen şahıslara besledikleri vıcık vıcık sevgiyi ve ödül olarak seks kölesi edinmek çapındaki beklentileriyle mahşer meydanlarını dolduran insanlara Allah’ın içerlediğini gördü. Besbelli Şeytan galip gelmişti. Üstelik bunu akla gelen ilk yöntem
Sır, rastlantısal gibi görünen kargaşaya gizlenmiş bir vahiy olmakla birlikte kaotik dizilim evrendeki vektörel toplamın bir neticesidir ve izah edilebilir bir geometrisi vardır. Önemsiz data içine saklanan dolaysız kavrama dinamitleri, ilmi irfanı yeterli birine bugüne kadar sorulmuş ve sorulmamış tüm suallerin cevaplarını verebilir, evreni yok edecek butonu gümüş tepsilerde servis ettirebilir, yana yakıla Allah’ı ararken Ene’l Hak dedirtebilirdi...
Ortalama insanın bakış açısıyla değerlendirilen her mucize kaçınılmaz olarak müptezelleşir. Zira olağanüstünün kıymetli gözlere ihtiyacı vardır ve istisnalar haricinde insanınkiler fevkaladeyi seçebilmek şöyle dursun ekseriyetle kördür. Çoğu kerameti bir dinin saçtığı adi nurun düzmece parlaklığı altında görmek için hidayete adaymış gibi davransa da konu cennetin ucuz ve zevksiz vaatlerine bağlandığı için yalnızca mide bulandırır. Oysa bir ağacın rüzgarla birlikte sallanan dalları ve kendini oradan oraya atan yapraklarını okumayı bilen biri için her şeyin gizi deşifre edilmiş demektir. Fal da böyle değil midir? Kahve telvesinden yahut da bulutların akıp giderken aldığı şekillerden geleceği okumayı denemiyor mu kimisi? Hatta bazısı kabiliyetinin elverdiği ölçüde bir tolerans payıyla falına baktığı kişinin yedi ceddini asgari düzeyde bir hata ve sapma yaparak okumuyor mu? Yıldızlardan, kumdan, sudan, kemiklerden ve daha nelerden nelerden kehanet çıkarmıyorlar mı? İşte bu görebilmenin ilk adımına niyet edenlerin kendiliğinden gelişen ve hemen hemen hepsinin henüz neyin eteklerinde dolaştığını bilmeden elendiği aşamadır. Görebilmek vasfı bazen soydan gelir. Bazen kahır tarafından bilenir bu hassa... Ama çoğunlukla toplumu terk edenlere müjdelenir.
...gücün karanlık tarafı uzlaşmacı ve akla yatkındır. Son kertede ruhu satarak da olsa kurtulmak mümkündür. Ya Allah? Her şeye gücü yetmesine rağmen kurduğu ama teftiş etmediği bir terazinin insafı gölgesinde dönen dünyayı göbeği çatlayana kadar kahkahalar atarak izleyen muzır bir çocuktan başka nedir ki aslında? Onunla bir meseleyi çözmek katiyen mümkün olmadığı gibi son derece basit problemleri dolambaçlı yollara sürüp kendini sıyırmadı mı her defasında ve binlerce defa günahkar evlatlarına sırtını dönerek kaçtığı o çok üst düzey yalnızlığına ilelebet hapsedilmesinin zamanı çoktan geçmedi mi?
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.