Er geç hepimiz öleceğiz. Bunu çoğu kişinin niye bu kadar dert ettiğini anlayamıyordu. Zaman su gibi akıp gidiyordu ve biz de içinde sürükleniyorduk. İstediğimiz kadar akıntıya karşı gelelim, olmuyordu.
Bundan vazgeçmek ne kadar rahatlatıcıydı. Gün ve geceyi akışına bırakmak, dünyanın dertlerini umursamamak, hissetmemek ve görmemek... Kendi dünyanda kendi koyduğun kurallarla yaşamak. Bir sürü hedefin peşinde koşmayıp tek bir amaç belirleyerek tutarlı bir şekilde arkasından gitmek.
'Ama her şeyin parasını biz veriyoruz.' olacaktı bundan sonra gelecek olan cümle. Öde, öde, öde ama geri gelen hiçbir şey yok. Babası arada sırada bu ruh haline girerdi ancak neden özellikle şimdi oluyordu ki?
Etrafıma bakıyorum ve gülmek istiyorum. Tüm bunlar kısa süre sonra geçmiş olacak ve ben kimileri için güzel, kimileri için de acı bir anı olarak kalacağım.
Gerçeklik nedir ki? Acıkırsın, susarsın. Tatminsizsin. Acı verir, hasta olursun. kurallara uyarsın. En kötüsü de sonludur. Sonunda hep ölüm var.
Anlamlı ve güçlü olan hep diğer şeylerdir: Düşünceler, tutku ve hatta çılgınlık. Mantığın üzerine çıkan her şey.