Alman Christine ve Yahudi Isaac arasındaki aşkın etrafında şekillenen acılarla dolu bir hikaye.. Yazarın röportajında söylediği gibi aşk burda arka planda kalıyor çoğunlukla. (Kitabın iyi satması için aşkın da kitapta yer alması gerektiğini düşünmüştür yazar.) Burada asıl aktarılan savaş, savaşın bıraktığı derin yaralar, acılar.. yoksulluk, yaşam mücadelesi, dostluk, çıkarcılık, aile, savaş mağdurları, işkenceler, katliamlar, cesetler, şavaşın insanlardan götürdükleri... Yahudi soykırımına, Hitler’in Alman halkını kandırarak Yahudileri katletmelerine hatta yeri gelince kendi Alman halkına da nasıl acımasız olduğuna tanık oluyorsunuz.
Kitabı okurken; sayfa sayfa o acılara tanık olurken şimdi günümüze bakıyorum da aynı acılar bugün de yaşanıyor. Bugün de masum insanlar katlediliyor, çocuklar ölüyor, insanlar açlıkla, hastalıklarla boğuşuyor, tecavüzler, kadınlara şiddet, elinde güç olduğuna inanan herkesin daha aşağıda gördüklerini nasıl ezdiğini bugün de bizler tanıklık ediyoruz. Üstelik susarak!! Sessiz kalarak !! Din, dil, ırk farkına düşüyoruz hepimiz, oysa her koşulda ölen insan.. her koşulda acı çeken, işkence edilen bir insan.. binlerce insan..
Yahudi soykırımı ile ilgili kitaplar çokça var. Bu da onlardan biri.. Yazar bir farklılık yapıp bu soykırımı Yahudilerin değil de Almanların gözünden yazmıştır. Bu farklılık savaşın tüm insanları nasıl etkilediğini tekrar tekrar gözler önüne seriyor.. Bu arada kitaptaki kurgunun çoğu gerçek hayatta yaşanmışlıklardan oluşturulmuştur. Kitabın sonunda yer alan yazarın röportajını okuyun, gerçek hikayeyi de öğrenin derim :) Keyifli okumalar.