Erkeklik, diğer erkeklerin önünde ve onlar için, kadınlığa karşıt olarak ve herşeyden önce kişinin kendi içindeki bir tür dişil korkusu içinde inşa edilmiştir.
Kendilerini alçaltma ve yoksaymaya eğilimli bir toplumsallaşma uğruna boyun eğidirilen kadınlar, feragat, teslim ve sessizlik gibi olumsuz erdemler öğrenirken, erkekler de mütehakkim temsilin mahkumu, hatta sinsice kurbanıdırlar
Para misali elden ele gezmek ve bu sayede erkekler arasındaki ilişkileri kurmak zorunda bırakılarak, kadınlar sembolik ve sosyal sermayenin üretim ve yeniden üretiminin araçları konumuna indirgenmiş olurlar
Hükmedilenler de, dayatılan sınırlamaları zımnen kabullenmek suretiyle kendilerine uygulanan tahakküme çoğu zaman bilmeden, kimi zaman da istemeden katkıda bulunurlar
Sanki kadınlık "ufalmak" sanatıyla ölçülürmüşçesine, kadınlar bir tür hapishane içerisine kapatılmıştır; bu kuşatma onların bedensel hareketleri ve yer değiştirmeleri için ayrılan alanı kısıtlar, buna mukabil erkekler bedenleriyle daha fazla mekan kaplar, özellikle de kamusal alanlarda.
Dişi ahlak, her şeyden önce, bedenin tüm bölümlerini kapsayan ve kıyafet ile saç üzerindeki yaptırımlar yoluyla kendini sürekli olarak hatırlatan ve uygulatan anların disiplin altına alınmasıyla kendini dayatır.
"Eril imtiyaz da ayrıca bir tuzaktır; erkeklerin her birini her koşulda erkekliğini ispatlamaya zorlayacak ölçüde abesleşebilen daimi bir gerilim ve çekişme, bu imtiyazın olumsuz yanını teşkil eder."
Kadınların aksine, erkekler, toplum tarafından onlara atfedilen her türlü oyuna çocuklar gibi kapılıp gitmeye toplumsal olarak daha hazırlıklı ve donanımlıdırlar, savaş ise bu oyunların en mükemmel biçimidir.